NEFİS 13
o mübarek zâtlar hakikî nefs-i emmareden değil; belki mecazî bir nefs-i emmareden şekva etmişler. Sonra gördüm ki, İmam-ı Rabbanî dahi bu mecazî nefs-i emmareden haber veriyor. Bu ikinci nefs-i emmarede şuursuz kör hissiyat bulunduğu için, akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki, onlarla ıslah olsun ve kusurunu anlasın. Yalnız tokatlar ve elemler ile nefret edip veya tam bir fedailikle her hissini maksadına feda etsin. Ve Risale-i Nur'un erkânları gibi herşeyini, enaniyetini bıraksın.
Kastamonu - 186..sözler.yayın
Kastamonu - 233...envar
BU SIKINTILI ZAMANDA NEFSİM SABIRSIZLIKLA BENİ TACİZ EDERKEN, BU FIKRA ONU TAM SUSTURDU; ŞÜKRETTİRDİ. SİZE DE FAİDESİ OLUR DİYE LEFFEN TAKDİM EDİLEN BU FIKRA, BAŞIMIN YANINDA ASILI DURUYOR.
1- Ey nefsim! Yetmişüç sene, yüzde doksan adamdan ziyade zevklerden hisseni almışsın. Daha hakkın kalmadı.
2- Sen, âni ve fâni zevklerin bekasını arıyorsun; onun için onun zevaliyle ağlamağa başlıyorsun. Kör hissiyatınla bu yanlışının tam tokadını yersin. Bir dakika gülmeye bedel, on saat ağlıyorsun.
3- Senin başına gelen zulümler ve musibetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar, senin yapmadığın bir işle sana zulüm ediyorlar. Fakat kader senin gizli hatalarına binaen, o musibet eliyle seni hem terbiye, hem hatana keffaret ediyor. 4- Hem yüzer tecrübenle, ey sabırsız nefsim! Kat'î kanaatın gelmiş ki; zahirî musibetler altında ve neticesinde, inayet-i İlahiye'nin çok tatlı neticeleri var.
ﻋَﺴَٓﻰ ﺍَﻥْ ﺗَﻜْﺮَﻫُﻮﺍ ﺷَﻴْﺌًﺎ ﻭَﻫُﻮَ ﺧَﻴْﺮٌ
ﻟَﻜُﻢْ
çok kat'î bir hakikatı ders veriyor. O dersi daima hatıra getir. Hem feleğin çarkını çeviren kanun-u İlahî, senin hatırın için -o pek geniş kanun-u kaderî- değiştirilmez.
5- ﻣَﻦْ ﺍَﻣَﻦَ ﺑِﺎﻟْﻘَﺪَﺭِ ﺍَﻣِﻦَ ﻣِﻦَ
ﺍﻟْﻜَﺪَﺭِ
kudsî düsturunu kendine rehber et! Hevesli akılsız çocuklar gibi, muvakkat, ehemmiyetsiz lezzetlerin peşinde koşma! Düşün ki; fâni zevkler, sana manevî elemler, teessüfler bırakıyor. Sıkıntılar, elemler ise; bilakis manevî lezzetler ve uhrevî sevablar veriyor. Sen divane olmazsan, muvakkat lezzeti yalnız şükür için arayabilirsin. Zâten lezzetler şükür için verilmiş.
Said Nursî
Emirdag-1 - 183..sözler.yay.
Emirdağ-1 - 198..envar yay.
Senin yapabileceğin bir birinci maddi nefs-i emmare var bunlamı terakki ediyorsun..
ama hem terakki ediyorsun hem hizmet edebiliyorsun..
eğer maddi nefs-i emmare ölürse manevi nefs-i emmareyle uğraşırken kendini ve hizmetini her şeyi unutuyorsun...yani hiç şansın yok ...
Birsürü menkibeler var demir leblebi gibi şöyledir böyledir...o menkibelere denk gelirsen hemen bu ders aklımıza gelmesi lazım bu manevi nefs-i emmare bizim ile alakası yok..
işte o tür dersleri dinleyen maddi nefs-i emmare de olan insana ümitsizlik ve yeis veriyor..
o tür tasavvufi eserleri okumak maddi nefs-i emmare değilken manevi nefs-i emmareyi maddi nefs-i emmare gibi göstermek adamı ümitsizliğe atar...
Allah resülü ( a.s.m ) 23 sene peygamberlik hayatından sohbet ederken bir saatlik sohbetten on dakika ertesi gün onbeş dakika ertesi gün hiç bahsetmedi...
..cehennemle tehdit ayetlerini 23 sene de yoğurt mayası gibi hani koca bir tencereye bir kaşık yetiyor ya...
sen bu 23 senedeki cehennemle tehdit ayetlerini kafire mi münafığa mı
fasıka mı...
maddi nefs-i emmareye mi ...
manevi nefs-i emmareye insanlarına söylenmesi lazım ...
bu cehennemle tehdit ayetlerini tefrik etmeden cehennemle alakalı böyle bir kalın kitab tasnif etmek 23 seneyi bir anda demiş gibi yani koca yemeğe katılan tuz yemeği güzelleştirir ama yemeğin dışında yemeğe atılan tuzu tek başına yersen yemeksiz yersen onu...seni yakıp yıkar...
o zaman motor yanar..
çünkü o ayet ...o hadis ...
maddi nefs-i emmareye mi olanlara hitab ediyor ...
yoksa manev-i nefs-i emmareye mi...
Ondan sonra yemeği güzelleştiren tuz gibi bütünlük içinde koca bir saat içinde 3 dk , 5 dk söylenilen havf ve recayı temin eden o tehdit ayetlerinin sözlerini bir anda adam kalın bir kitab okuyor ...
Ölüm Kıyamet ve ahiret imam-ı şarani kitabını sanki 23 sene nin içinde tek başına bir insana söylenmiş gibi...
bütün cehennemle kıyametle canın çıkartılması sanki 23 seneyi bir günde söylenmiş gibi negatiflikleri olumsuz şeyleri cem edip bir kitaba okursan bunu kafire mi demiş fasığa demiş münafığa mı demiş hiç tefrik etmeden tamamen kendini buna muhatab edip okursan ..
üstad hz.leri buyuruyor ki ben geylaninin kitabını okuyamadım ..
bu sefer adamın motoru yanar...
sistem biter yeis ve ümitsizlik hastalığına düçar olur..
bu tür kitabları okumanı şeytan ister ümitsiz olman için...
Tarikatçıların yüzde doksanı psikoloji sorunu yaşıyor..
23 senede söyleneleni bir anda okuyorlar...
23 senede yemeğin içine katılan bir tuzu bir anda yersen ne olur..
doğrudur amenna ama asrın imamının yorumundan oklavasından sentezinden geçmeden ...
yani maddi nefs-i emmareye mi bu
yoksa manevi nefs-i emmareyemi
kafiremi münafığamı fasıka mı
müslümanın can çekişmesi ..
cehennemin yedi tabakası var hangi tabaka...
ondan sonra motor yanıyor...pskolojik haller...
Mesela camide vaaz veren hoca...
Ey Cemaatttt...hitab ediyor....
münafığa söylenen ölüm şekli...
kafire söylenen hiç tefrik etmeden .. cemaattt....
öyle bir ölüm sizi bekliyor ki ....
adamda dinliyor cumada bu hocayı ....
hoca bi giydiriyor bu tarzda ölüm elbisesini....
adam tarumar olmuş ... bir daha kim uğrar camiye ...kimse uğramıyor..güya tehdit ederek ...Allah ile cehennemle ...
ölüm şekliyle adam dindar olacak ...
Bu mecazi nefs-i emmareyle mücadele
1- Tokatlarla elemlerle
2- Risale-i nurun erkanları gibi herşeyini feda etmekle mücadele edilebilir...
Şeriatta nefsi öldürmek yok....
Birinci nefs-i emmareyle sahabeler mücadele etmişler...ama öldürmemişler...bu kolay bunu niye öldüreceksin ki ...
öldürürsen daha fenası olan ikinci nefs-i emmare çıkacak...
birinci nefs-i emmareyi öldürmemişler...
yemişler içmişler..bu sefer işte halife-i ruyi zemin oluyorsun böyle yapmakla...
tarîk-ı Nakşîde dört şeyi bırakmak lâzım. Hem dünyayı, hem nefis hesabına âhireti dahi maksud-u hakikî yapmamak, hem vücudunu unutmak, hem ucbe, fahre girmemek için bu terkleri düşünmemektir. Demek hakikî marifetullah ve kemalât-ı insaniye terk-i masiva ile olur?
Elcevab:
Eğer insan yalnız bir kalbden ibaret olsaydı; bütün masivayı terk, hattâ esma ve sıfâtı dahi bırakmak, yalnız Cenab-ı Hakk'ın zâtına rabt-ı kalb etmek lâzım gelirdi. Fakat insanın akıl, ruh, sır, nefis gibi pek çok vazifedar letaifi ve hâsseleri vardır. İnsan-ı kâmil odur ki: Bütün o letaifi; kendilerine mahsus ayrı ayrı tarîk-ı ubudiyette, hakikat canibine sevketmek ile sahabe gibi geniş bir dairede, zengin bir surette, kalb bir kumandan gibi, letaif askerleriyle kahramanane maksada yürüsün. Yoksa kalb, yalnız kendini kurtarmak için askerini bırakıp tek başıyla gitmek, medar-ı iftihar değil, belki netice-i ızdırardır.
Sözler - 482..sözler..yay.
Sözler - 495..envar..yay.
İşte hakiki halife-i ruyi zemin bu
bütün latifeleriyle gitsin...
nefsiyle gitsin...
akıl ruh sır gibi letaif ve hasseleriyle gitsin...
Yoksa kalb yalnız kendini kurtarıp...
akıl ruh sır nefis gibi askerlerini bırakmak tek başıyla gitmek medar-ı iftihar değil , netice-i ızdırar oluyor...
Diyelim ki nefsi öldürdük...
Bu sefer mecazi nefs-i emmare çıktı ..
yaptık bir hata peki ne yapacağız...
Cünki bu mecazi nefs-i emmare söz dinlemiyor...
nasıl mücadele edecek ...
çünkü bu mektub nur talebelerine yazılmış olduğu için birinci derecede..
yani herşeyini nurun birinci talebeleri gibi feda edersen bu ikinci mecazi nefs-i emmareyle mücadele edebilirsin..
eğer manevi nefs-i emmare makamına çıkmışsan...
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Kastamonu'da ehl-i takva bir zât, şekva tarzında dedi: "Ben sukut etmişim. Eski halimi ve zevkleri ve nurları kaybetmişim." Ben de dedim: Belki terakki etmişsin ki, nefsi okşayan ve uhrevî meyvesini dünyada tattıran ve hodbinlik hissini veren zevkleri, keşifleri geri bırakıp, daha yüksek makama, mahviyet ve terk-i enaniyet ve fâni zevkleri aramamak ile uçmuşsun. Evet bir ehemmiyetli ihsan-ı İlahî; ihsanını, enaniyetini bırakmayana ihsas etmemektir.. tâ ucb ve gurura girmesin.
Kardeşlerim! Bu hakikata binaen, bu adam gibi düşünen veya hüsn-ü zannın verdiği parlak makamları nazara alan zâtlar, sizlere bakıp içinizde mahviyet ve tevazu ve hizmetkârlık kisvesiyle görünen şakirdleri âdi, âmi adamlar görür ve der: "Bunlar mı hakikat kahramanları ve dünyaya karşı meydan okuyan? Heyhat! Bunlar nerede, evliyaları bu zamanda âciz bırakan bu kudsî hizmet mücahidleri nerede?" diyerek dost ise inkisar-ı hayale uğrar, muarız ise kendi muhalefetini haklı bulur.
Said Nursî
Ehl-i tarikat gibi maddi nefs-i emmaresi vardı mücadele ediyordu...
biraz zevkleniyordu...
fakat nurun dairesine girince bu sefer mecazi nefs-i emmaresi çıktı karşısına ...
çünki tarikattaki gibi maddi nefs-i emmareyi öldürdü...
sonra nurcu oldu şimdi düşmanı maddi nefs-i emmare değil..
manevi nefs-i emmare terakkisine çıktığı halde yeise mübtela oldu...
Şualar - 277..sözler.yay.
Şualar - 317..envar..yay
Burda nokta-i nazar ise diyor ki ; sizin yani nur talebelerinin hizmetle iştigal ettiklerinden dolayı ...
maddi noktada nefs-i emmarede değilde..
manevi noktada mecazi nefs-i emmare onları sıkıntıya koyabilir..
bak sende hiçbir şey yok eskiden ne kadar güzel hizmet ederdin himmetliydin şevkliydin..
şimdi birşey yok diye aldatabilir..
Bu hakikata binaen, bu adam gibi düşünen
Yani risale-i nur terbiye etmiyor..insanlara birşey kazandırmıyor...
veya hüsn-ü zannın verdiği parlak makamları nazara alan zâtlar, sizlere bakıp içinizde mahviyet ve tevazu ve hizmetkârlık kisvesiyle görünen şakirdleri âdi, âmi adamlar görür ve der: "Bunlar mı hakikat kahramanları ve dünyaya karşı meydan okuyan? Heyhat! Bunlar nerede, evliyaları bu zamanda âciz bırakan bu kudsî hizmet mücahidleri nerede?" diyerek dost ise inkisar-ı hayale uğrar, muarız ise kendi muhalefetini haklı bulur.
Evliyaları bu zamanda aciz bırakan ...hani evliyalar mücadele etmişler ya...
nur talebeleri nerede o eski çile çekenler mücadele edenler öyle evliyalar nerde ?
diyerek böyle talebelerin şevkini kırmaya çalışıyorlar..
Bu mektubun yazılma sebebi de iman hizmeti herşeyin fevkindedir ya...
hem nefsinle mücadele ediyorsun ..
maddi nefs-i emmareyle mücadele ediyorsun onu öldürmek yok ...
veya gelir nurcuya derler bak arkadaş tarihi sen okudunmu geçmişi..
Büyük zatlar bak nasıl fevaran etti..ee sen bu zamanda şeairde böyle pat diye muvaffak olabilirmisin ya...
şeytan onlara çorap giydirmiş diye ümitsizliğe atar..
Peki neden bu nefsi öldürmeyip kullanmak lazım ?
Tabir yerindeyse arabanın motoru var ya işte nefis bizim motorumuzdur...
motor durursa araba mesafe alamaz...
motor çalışırsa araba gider ... .
mesela motor bizim nefsimiz ise kontak anattarıda şeytandır...
kontak anahtarı çevirince motor çalışıyor ya
...hani üstad hz leri buyuruyor ya..nefis şeytanın emirver neferidir diyor..ya
Motor dursa araba yokuş aşağı gidebilir...üstad hz leri bazı evliyalar nefislerini öldürmüş diyor ya ...
Fena-i nefisten sonra, ubudiyet-i evliya besatet peyda eder.sözler.479..sz.yay.
yani araba gidiyor ama yokuş aşağıya gidiyor...yani motor çalışmıyor öldürmüş...ama önüne bir tümsek çıksa araba geri gelebilir o tümsekden...
bu sefer terakkiyat olmuyor nefsi öldürdükden sonra...
işte üstadımızın dediği gibi risale-i nurun erkanları gibi herşeyi feda etmek diyor ya...
asıl terakiyat iman hizmetidir ..
cenab-ı hakkın istediği budur...bizde öldürmek yok...
O zaman risale-i nur talebeleri ne yapacak mecazi nefs-i emmareyle mücadele etmek için ...
risale-i nurun esaslarını birde iman hakikatının bu zamanda ehemmiyetini ve önemini bilmesi gerekiyor... külliyatta..
mesela şualarda syf 273 ..sz.yay. de
Madem biz kadere teslim olup, bu sıkıntıları
ﺧَﻴْﺮُ ﺍْﻻُﻣُﻮﺭِ
ﺍَﺣْﻤَﺰُﻫَﺎ
sırrıyla ziyade sevab kazanmak cihetiyle manevî bir nimet biliyoruz; madem geçici, dünyevî musibetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor; ve madem hakkalyakîn derecesinde yakînî bir kat'î kanaatımız var ki: Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirane, müteşekkirane bir mücahede-i maneviye yapıyoruz diye şekva etmemek lâzımdır.
Şualar - 273.sözler.yay..
Bu sefer manevi mecazi nefs-i emmareyle mücadele etmenin bir formülü de bu..
Yani mesleğimizin esasını bilmek ... nurun erkanları gibi yapmak ...risale-i nurun erkanları gibi bir fedailikle her hissini maksadına feda etsin...
İşte bağlı olduğun bir değer... senden kudsidir senden yukarıdır ki bağlısın senin hayatından da kıymetlidir , hayatından daha değerli bir şeye bağlanacaksın ki , hayatının üzerine gelen sıkıntılara tahammül edebilesin..! yoksa hayat yaşanmaz olur, yaşamaya da değmez zaten ..hayatın dan daha ulvi daha kıymetli hedefin olmalı, o kudsi kaynak dindir..risale-i nurdur.
Bu acib asırda dehşetli bir aşılamak ve şırınga ile hem hakikî, hem mecazî iki nefs-i emmare ittifak edip; öyle seyyiata öyle günahlara severek giriyor, kâinatı hiddete getiriyor. Hattâ kendim, bir dakika zarfında yirmi paralık bir sıkıntı ile, altmış liralık bir haseneye tercih etmeye çalıştım. Hem on dakika zarfında, büyük bir mücahede-i manevîde, benim cephemde kırkikilik bir top gibi düşmanlarıma atıp yol açtığı halde; o iki nefs-i emmarenin muvakkat bir gaflet fırsatında, hodgâmlık ve meyl-i tefevvuk gibi gayet zulümlü ve zulümatlı hissiyle, büyük bir şükür ve teşekkür yerine, "Ne için ben atmadım" diye en çirkin bir riya ve rekabet damarını hissettim.
Kastamonu - 186..sözler.yay.
Kastamonu - 233..envar.yay.
iki tane misal verdi..
riya ve rekabet damarı
mesela hapisahaneye girince o sıkıntılarla daha fazla hasene kazanıyor ya...
o zaman içerideki ses diyor ki..
o ikisi ittifak edip riya ve rekabet diyor ki ya hiç böyle uğraşmasaydın rahat döşeğinde kalsaydın rahatını arasaydın...
gene hasene alacaktı...
gene ibadet edecekti...
ama sıkıntılara katlanınca bi 20 paralık bi 60 paralık dedi..
o sıkıntıya katlanınca 60 paralık hasene kazanıyorsun..
ama nefs-i emmare bu yirmiyi tercih etmek istiyor...
kendisinden veriyor örneği böyle bir şey oldu diyor...
birde risale-i nuru neşretmişler..
bu ayet-el kübranın mertebelerini ve altıncı meseleyi bu kırkikilik top dedi ya ..
üstadın talebeleri ayet-el kübranın o bir makamını çıkarmışlar birde altıncı meseleyi beraber lise talebelerinin arasında neşretmişler ve büyük bir fütühad yapmışlar orada herkesin nazarı oraya çevrilince ...
bu sefer bu içerideki demiş ki ..niçin onlardan önce ben yazmadım...ben anlatmadım...niye bu hizmeti ben yapmadım...niye onlara kaptırdım...
işte burda üstad hz lerinin buyurduğu gibi nurun esaslarını bilmek gerekiyor...
Hani yirminci lemada geçiyor.. Hem ihlas ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine tarafdar olmaktır. Yoksa, "Benden ders alıp sevab kazandırsınlar" düşüncesi, nefsin ve enaniyetin bir hilesidir.
Hani demişti ya tam bir fedailikle her hissini maksadına feda etsin. Ve Risale-i Nur'un erkânları gibi herşeyini, enaniyetini bıraksın.
Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan;
Lemalar - 173..sözler.yay.
Lemalar - 167...envar.yay.
Bunlar düşüncede olmaz hayatta görünmesi lazım..
Çünki niye...
aklı ve kalbi dinlemiyor da ondan yani eylem olması lazım..
yani bunu bilmek demiyor...
üstad hz.
Bu risaleleri anlayarak ve kabul ederek diyor...
"Ne için ben atmadım" diye en çirkin bir riya ve rekabet damarını hissettim.
Cenab-ı Hakk'a yüzbin şükür ediyorum ki, Risale-i Nur ve bilhâssa İhlas Risaleleri o iki nefsin bütün desaisini izale ve onların açtığı yaraları tedavi ettiği gibi, o bir dakika ve on dakikadaki haletleri birden izale etti. Ve manevî bir istiğfar olan kusurumu bildim. O hatanın muaccel cezası olan içindeki elemden ve azabdan kurtuldum.
Kastamonu - 187..sözler.yay..
Kastamonu - 234..envar.yay..
O zaman yukarıdaki mektubta iki nefsin dediği için o iki nefis birbirine bakıyor..
sıralamaya koyarsak demekki
20 nci lema maddisine bakıyor
21nci de manevi nefs-i emmareye bakıyor...denilebilir...
ikiside birbirine bakıyor ama ağırlık olarak içeriğe baktıkmı böyle ...
nefsin bütün desaisini izale ve onların açtığı yaraları tedavi ettiği gibi, o bir dakika ve on dakikadaki haletleri birden izale etti. Ve manevî bir istiğfar olan kusurumu bildim. O hatanın muaccel cezası olan içindeki elemden ve azabdan kurtuldum.
Normalde burda mecazi nefs-i emmare ile mücadele etmek ... çok büyük bir merteben olman gerekiyor ki onu bilesin ...
Üstad o yüzden imam-i rabbani de bundan bahsetmiş diyor...
yani bahseden çok az insan var o mecazisinden...
işte risale-i nur maddesini tedavi ettiği gibi
bu sefer manevi noktadan da seni bir makama çıkarıyor..
sen biliyorsun ki bu nefis midir değil midir...
Mesela yaptığın bir iyilik var ya..
Hemen geliyor nefs-i emmare
Senin gibi bir adam varmı ya..
Sen olmasan hakkatten bu meseleler ortaya çıkmayacaktı..
Dediği zaman hemen şişiyor ya...
Hemen bir nur talebesi şöyle yapıyor...
O yaptığı hizmete şöyle diyor...
isteyen rahmeti ilahiye
Halkeden kudreti rabbaniye
Senin şu yaptığın vesile olduğun veya getirdiğin gaz yağı şu hizmet..
Evet...
Hani hatırlıyormusun kimse bilmiyor falan tarihde yaptığın pisliği ...
ya ona bir kefaret olsun yeterrrr...diyince adam iki büklüm oluyor...
bu hizmette gururlanmak değil dua ette bu buna kefaret olsun...der..
Risale-i nur ve bilhassa ihlas risaleleri hem maddi nefs-i emmareyle hemde mecazi nefs-i emmareyle mücadele ettiriyor bizi..
tarikatta maddisiyle mücadele var onu öldürüyor işini bitiriyor işi dahada zorlaşıyor..
Bizde ise ikisi ittifak etmiş bu asırda ikisiyle beraber mücadele ediyoruz..bu sefer mücadele edince sana senin bütün kusurlarını gösteriyor..
Bu sefer üstad hz leri kendisi için diyor ki ben diyor bir dakika ve on dakikadaki halatleri birden izale etti ..
yani niye ben o haseneyi tercih etmedim bu hasaneyi tercih ettim..
veya niye ben söylemedim..bu normalde bir kusurdur...( bizde de bazen
o mu imam olsun benmi , o mu ders yapsın benmi ...)
Ne diyor üstad hz leri ; manevi istiğfar olan kusurumu bildim...
ama kusurumuzu bilsek bu sefer cenab-ı hakka sığıncak tövbe edecek ve affa mağfirete mazhar olacak...
Yoksa şeytana mazkara olunur...
Risale-i nur talebelerine mahsuz bu mecazi nefs-i emmareyi bilipte ona göre silahlanmak ..
ya musibet ve elemle mücadele edilir ..
yada eski büyük zatlar farkedenler mağrada kalmış
Yada nurun erkanları gibi ...
Cenab-ı Hakk'a yüzbin şükür ediyorum ki, Risale-i Nur ve bilhâssa İhlas Risaleleri o iki nefsin bütün desaisini izale ve onların açtığı yaraları tedavi ettiği gibi, diyor...
Elbette kanaatınız gelmiş ki, bu fakir kardeşiniz ene ile meydana çıkmamış. Sizi enesine hâdim yapmıyor. Belki, enesiz bir hâdim-i Kur'anî olarak kendini size göstermiş. Ve kendini beğenmemeyi ve enesine tarafdar olmamayı meslek ittihaz etmiş. Bununla beraber, kat'î deliller ile sizlere isbat etmiştir ki: Meydan-ı istifadeye vaz'edilen eserler, mîrî malıdır; yani Kur'an-ı Hakîm'in tereşşuhatıdır. Hiç kimse, enesiyle onlara temellük edemez! Haydi farz-ı muhal olarak ben enemle o eserlere sahib çıkıyorum, benim bir kardeşimin dediği gibi: Madem bu Kur'anî hakikat kapısı açıldı, benim noksaniyetime ve ehemmiyetsizliğime bakılmayarak, ehl-i ilim ve kemal arkamda bulunmaktan çekinmemeli ve istiğna etmemelidirler.
Mektubat - 409...sözler.yay..
Mektubat - 425...envar.yay..
ikinci nefs-i emmareden kurtulmanın bir çareside bu yukardaki mektubdur..
Ve kendini beğenmemeyi ve enesine tarafdar olmamayı meslek ittihaz etmiş.
Mesleğimiz, bu zamanda hakka hizmet, bütün bütün terk-i enaniyetle olabileceğini kat'î kanaatımız olduğu gibi; yirmi senedir nefs-i emmarem ister istemez o mesleğe itaate mecbur olmuş.
Sikke-i Tasdik-i Gaybi - 55..sözler.yay..
Sikke-i Tasdik-i Gaybi - 62..envar .yay
Hani sahabeler zamanında savaşta sahabe dediki ben bi oku attım nasıl sapladım adama deyince..
hemen ayet geliyor...ve ma rameyte iz ramayte..yani attığınız zaman siz atmadınız ben attım buyuruyor cenab-ı hak..ayetinde..
Zâten ben nasıl tabiatı, icad itibariyle inkâr ediyorum ve Risale-i Nur bunu kat'î isbat etmiş. Öyle de; beşeri gurura, enaniyete, firavunluğa sevkeden iktidarı da tabiat gibi inkâr ediyorum.
Emirdag-2 - 135..sözler.yay
Emirdağ-2 - 154..envar.yay
Yani bir insan tabiatı inkar ettiği gibi , bu manada sende kendini inkar etmesen olmuyur işte o zaman..yani iktidara sevkeden gurur enaniyet ve firavunluk..
Hasan Akar
Yorumlar
Yorum YapAllah razı olsun, bilhassa Nur dairesinde hizmet edenler için ,İhlas risalesinin güzel bir uygulama dersi olmuş.Devamını bekliyoruz.İhlas dersi gibi bence laakal 15 günde bir izlenmeli ve Üstadımızın levhası gibi levha yapıp başımızın üstüne asılmalı.Bu manaların ortaya çıkmasından rahatsız olanlar ; Edison ampülü buldu biz niye bulamadık diye kendini zulümata atacaklarına, o Nur dan istifade edip,o Nur ile yeni Nur'lar bulsunlar .Ampül ün nuru altında ,sende navigosyonu bul çıkar,ampülü inkar edeceğim diye gözü kapatıp karanlıkta çalışırsan , dikkat et kafanı örse vurur kırarsın.
12.12.2014haddimizi bilip hududumuzda kalmamız için vermiş...derslerin lezzetinin tarifi yok...amiyane tabirle, baklava börek solda sıfır kalır...sağlıklı ömürler versin ebeden razı olsun cümlenizden cemili zülcemal...amin...
26.09.2014Çok müthiş bir ders.. Allah ebeden razı olsun. "Üstadın radarı açık olduğundan nefs-i emmareden gelen bir vasfı hemen yakalıyor. Manayı harfiye geçen, zahirden hakikate geçen birisi daima nefsinin kusurunu görür; manayı harifey geçiş meleke haline geldiğinde bu olur" çok müthiş bir tesbit. Not alarak tekrar tekrar dinlemek lazım. Maddi, manevi nefs-i emmareyi tanımamız ve nasıl mücadele edeceğimizi gösteriyor. Çok güzel toparlanmış. Çok bahtiyarsınız, maşallah.
26.09.2014