Kizb ve Yalan - 6 ---- Müzakereli - Osman Kılıç

1376 23.01.2015
İndirİndirmek içi sağ tıklayarak "Bağlantıyı Farklı Kaydet" menüsüne tıklayınız

Yedinci Cümleyi teşkil eden

ﺑِﻤَﺎ ﻛَﺎﻧُﻮﺍ ﻳَﻜْﺬِﺑُﻮﻥَnin vech-i irtibatı:
   Münafıkların azabları, mezkûr cinayetleri arasında yalnız "kizb" ile alâkalandırılması, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar tesirli bir zehir olduğuna bir şahid-i sadıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ü rüsvay eden kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen kizbdir.
   Bu âyet, insanları bilhâssa müslümanları dikkate davet eder.

İşarat-ül İ'caz - 82

İyiki kizb yalan değil...çünkü yer yer kizbi yalan olarak kullanıyoruz...
iyiki yalan kizb değil...yalan kizbin bir sıfatıdır..

Türkçemizde kizb söylemek diye birşey kullanılmıyor...risalede böyle bir tabir yok..kizb etmek var.. fakat yalan söylemek risalede var...

Üstad hz.leri ki ķürtçeyi arapçayı türkçeyi en mükemmel gramer yapısında kullanan ender alimler arasında bir tanesidir..dolayısı ile kendi risalelerinde de bu terkiblere çok dikkat etmiş..mesela kizb etmek var..kizb söylemek yok..kizb bu cihette fiilde ve kalbde taşınan birşey..

Münafık adam içinde sakladığı ile onun münafık olup olmadığı belli olmaz..ama ne zaman ki onu fiiline ve kelimelerine döktüğü zaman , o zaman onun kezzab ve münafık olduğu anlaşılıyor...kalbe ait sıfat eyleme dökülüyor..çünkü eyleme döküldükten sonra artık ona hüsn-ü zan göstermek ahmaklıktır...

Şapka ve zünnar gibi şeyler diyor ..zahirdir..oysa münafıklık ve küfür kalbe ait bir sıfattır..ne alakası var diyor bunun kafirlikle diyor...oysa batını dışarda ifade eden gösteren tanımlayan adresleyen alameti , tereşşuhatlarıdır fiiller .fiillerden ona intikal ediliyor...şapka ve zünnar küfrün alametidir...bilerek takan odur...çünkü ; gizli umurun batınlarına fiillerle intikal edilir..

   S- Küfür, kalbe ait bir sıfattır. Kalbde o sıfat bulunmadığı takdirde, zünnar bağlanmasından veya ona kıyas edilen şapkanın giyilmesinden ne için küfür hasıl olsun?
   C- Gizli olan umûra, şeriat emarelere göre hükmeder. Hattâ illet olmayan esbab-ı zahirîyi, illet yerine kabul eder. Binaenaleyh itmam-ı rükûa mani olan bir kısım zünnarların bağlanması ve secdenin ikmaline mani olan bazı şapkaların giyilmesi, ubudiyetten istiğna ve küfre teşebbüh etmeye emarelerdir. Gizli olan o sıfat-ı küfriyenin yok olduğuna kat'iyyetle hükmedilemediğinden, bu gibi emarelere göre hükmedilir.

İşarat-ül İ'caz - 67

Kizb kalbde taşınan fıtratta taşınan yani fıtratı bozmakla alakalı olan ve dil ile fiil ile yapıldığı zaman ortaya çıkan işte kalpte taşınana bu cihette kizb deniliyor...onu ortaya çıkardığın zaman buna yalan deniliyor...

Kizb risalede 81 yerde yalan ise 397 yerde geçiyor..bu cihette yalan kizbden daha çok risalede geçiyor..insanlar kizbe birazcık yabancılar fakat kizbinde mahiyetini bir cihette  bilmeleri lazım..ve 397 yerde yalan söylemek , ortamı bozmak ,   Hulf-ül va'd etmek yalanlar bu cihette tabir ediliyor...fakat kizb ise kalpte taşınıp ondan sonra fiile ve kelimelere döküldüğü zaman yalana dönüşüyor...

yani iman ve küfür itikadi mevzular olunca yalan tabirini külliyatta kullanmaz ..iman ve küfür kalbe ve ruha ait ve batına ait şeyler konuşurken üstad hz.leri kizb kullanır..

eylem hayatında sıfatları kullanırken ..sıfatlarımız eylemimiz ve fiillerimizde ise yalan olarak kullanır..

Mesela üstad hz.leri yalan lafz-ı kafirdir diyor...yalan lafz-ı münafıktır demiyor...yalanı söyleyen hemen kafir olurmu...lafz-ı kafirdir ama söyleyen bir müslüman hemen yalan olmaz...

fakat o kalbinde kizb taşırsa ona münafık denir...çünkü kizb kalbe bakan bir sıfattır..mesela bir çok münafık varki bu cihetini ortaya çıkarmaz..ve bi anda ortaya çıkarıyor ve diline ve fiiline döktüğü anda yalan oluyor..ve o yalanla ona zahiri şeriata göre hüküm veriyorsun...bu kaziptir münafıktır diye...

Eğer bu yalandır kaynak gösterdiğiniz halde ..kaynağı ört bas ediyor ..hangi yolla ifade ettiyse o cinayeti hangi yolla neşretmişse onun düzeltmesine tashihine gitmiyorsa kaçıyorsa münafıktır...

o yalancı münafık olur..diyelim ki ben medya yoluyla bir yalanı söyledim..birisine iftira ettim..gayr-ı münteşir barla da , bu diyor iftira gıybet alim olursa ..( alime yapılırsa ayrı - avama yapılırsa ayrı ) hele diyor toplumda saygınsa ve toplumun nokta-i istinat nokta-i istimdad olunan kişileri ise bu değişiyor diyor ..peki nasıl ayırt ediceğiz ...mesela adam yalan söyler büyük zatlara alimlere iftira eder yalan söyler ...hangi yolla o yalanını tashih ederse yalancı ve günahkardır...münafık olmaz...

eğer o yalanını kılıf uydurup aynı yolla tamire gitmiyorsa bilerek ve şuurlu yapıyor..o kizb eylidir münafıktır...çünkü düzeltmiyor...

Kizb aslını ve fıtratını inkardır..fakat yalan ise Hulf-ül va'd edip üstünlük ve kibir yapmak ve riyakarlıktır...mesela üstad hz.leri Riyakârlık, fiilî bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk, tasannu, alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni'-i Zülcelal'in kudretine iftira etmektir. diyor....
Tarihçe-i Hayat - 96

insan neden kizbe ve yalana bu cihette yelteniyor...mesnevi nuriyede ...
   İ'lem Eyyühel-Aziz!
   İnsanı havalandırıp başaşağı felâkete atan şöyle bir hal var:
   İstihkak nazara alınmayarak, Hakk'ın takdiri hakkında tefrit veya ifrat yapılır. Ve kuvvetine, kıymetine bakılmayarak küçük veya büyük bir yük altına alınır gibi gayr-ı insanî haller insanı insaniyetten düşürür, ya zulme veya kizbe sevkeder.
   Meselâ: Bir fırka askerin mümessili bir nefer, bütün askerlik umûrunu bilmek veya bir katre sudaki timsalinden, şemsin azametini göstermek talebinde bulunmak, en yüksek bir insafsızlıktır. Çünki vasıf ile ittisaf arasında fark vardır. Meselâ: Katredeki timsal, şemsin evsafını gösterir. Amma o evsaf ile muttasıf olamaz.

Mesnevi-i Nuriye - 137

İstihkak nazara alınmayarak, Hakk'ın takdiri hakkında tefrit veya ifrat yapılır...
Cenab-ı hak bizim için birşey takdir etmiş..fakat bu takdire razı olmayarak tefrid veya ifrad ediyorsun..

Ve kuvvetine, kıymetine bakılmayarak küçük veya büyük bir yük altına alınır gibi gayr-ı insanî haller insanı insaniyetten düşürür, ya zulme veya kizbe sevkeder...

Mesela Müseylime-i Kezzab'ın neden ben peygamberim demiş...ebu cehil neden ben peygamber olmalıyım demiş...bunlar Cenab-ı hakkın onların hakkında verdiklerine taktir etmeyip takdirini karşı çıkıp ifrad ve tefride saptıkları için..eğer bu cihette imtihan sırrı olmasaydı o zaman Hz Ebu Bekir (r.a) bende peygamber olmalıyım  diyebilirdi..fakat sahabe oldu...sıddık oldu..

Müseylime dediki bir peygamber benim bir peygamber de sensin dedi...halbuki kendisi sahabe olabilirdi...fakat Cenab-ı hakkın onun hakkında verdiğine kanaat etmeyip ifrad ettiğinden dolayı yeryüzünün yarısı senin yarısı benim dedi...ve kezzab diye meşhur oldu...

Ebu Cehil de dedi ki ; o yetimdir..ben yetim değilim..o fakirdir..ben fakir değilim dedi..ortada gözüken zahir bir hakikati yalan gösterdi..ve o da tefrid yaptı bu cihetle...ebu cehil lakabını aldı..kezzab lakabını almadı...ebu cehil cehaletin babası..

Fakat Hz.Ebu Bekir (r.a) ve Hz Ömer ( r.a) peygamberimizi görür görmez ne kizbe kaçtılar kıskandılar..nede Hulf-ül va'd edip yalan her hangi bir söz konuşmada evet sen Resülullah'sın deyip vasat mertebeyi yakalayıp SIDDIK VE FARUK oldular...

Bu cihetle .Allah'ın cc Rububiyetine razı oldular..diğerleri razı olmadılar...

işte bu cihette kizb ve yalan hikmet-i Rabbaniyeye zıttır...ve kudret-i ilahiyeye iftiradır...

Müseylime-i Kezzab peygamberliğini yalanlamadı...münafıklık yaparak yeryüzünün yarısı senin yarısı benim dedi...ebu cehil ise yalanlayarak düşmanlık yaptı...düşman hariçtedir...münafık dahildedir...

Âlem-i İslâmı zehirlendiren ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren kizbdir.
İşarat-ül İ'caz - 82..

Fakat kizbden herkez korkuyor..münafıkta kizbden korkuyor...müslümanda kizbden korkuyor...nasıl korkuyor...
İnsan topraktan ve sudan yaratılmıştır..fakat suda boğulmaktan ve topraktan yani mezera girmekten çok korkar..şeytan ateşten halk edilmiştir fakat cehenneme girmekten çok korkar...
Fakat münafık gibiler kezzab ve yalancıdırlar kizb ehlidirler fakat kendi elemanlarını ve özel adamlarının kendine yalan söylemesinden çok korkarlar..çünkü onların iç sisteminide kizb ve yalan bozuyor.üstad bu cihette
Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren kizbdir. diyor..

İnsan mezc olduğu şeydende korkuyor..
Karlmax muhammedin diyor ..adamları gibi yani sahabesi gibi on tane adamım olsaydı..dünyayı ele geçirirdim..Karlmax nr yaptı..adamının arkasına adam koydu..her adamının arkasına bir bir sıra üç kişi var..

Kizb söylemek yok..kizb yapmak var içinde taşıyıp toplumun içine sokup yeis ve ümitsizlikle beraber orayı hercü merc edip karıştırmak var bu cihette..toplumumuzda bunun ortaya çıkmasına yalan diyoruz...adam içindekini dışarıya kusuyor..neyle kusuyor..yalanıyla beraber kusuyor.riyakarlığıyla tasannusuyla dalkavukluğuyla Hulf-ül va'd la hilesiyle hilafıyla sözünde durmamasıyla ...

ve üstad hz.leri sıkıntı sefahatin muallimdir diyor.. Ve kizb o zamanda küfriyat ve hurafatın anahtarı olduğunu
Hutbe-i Şamiye - 48
Sahabeler... küfürden çekindikleri gibi küfrün arkadaşı olan kizbden çekinmeleri
Sözler - 484

demek bu kizb bir sistemin çalıştırıcısı.. nasıl ki saatin bir zenbereği vardır..çark sistemi vardır hepsi birbirine bağlıdır..ufak bir toz kaçtığı zaman bütün çark sistemini bozabiliyor..işte bir milletin içine girdiği zaman nifak tohumları alem-i beşeri fesada vermek gibi şeyler bunlar bir toplumun içine girdiği ve sokulduğu zaman o toplumu
herc ü merc edip velveleye veriyor...işte insanın kalbine düştüğü anda o zaman adalet-i ilahiyeyi hikmet-i ilahiyeye iftira ediyor...bu cihetle....

insanın aklına şuda gelebilir..yalan söylediğimiz zaman acaba bunu mu yapıyoruz..Risale-i Nur da nasih ve mensuh vardır..mesela üstad hz.leri hutbe-i şamiyede ...

Amma maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim "muvakkat" fetvası vermişler. Bu zamanda o fetva verilmez. Çünki o kadar sû'-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaatı olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.
   Meselâ: Seferde namazı kasretmenin sebebi, meşakkattir. Fakat illet olamaz. Çünki muayyen bir haddi yok. Sû'-i istimale düşebilir. Belki illet, yalnız sefer olabilir. Aynen öyle de, maslahat dahi yalan söylemeğe illet olamaz. Çünki muayyen bir haddi yok, sû'-i istimale müsaid bir bataklıktır. Hükm-ü fetva ona bina edilmez. Öyle ise ﺍِﻣَّﺎ ﺍﻟﺼِّﺪْﻕُ ﻭَﺍِﻣَّﺎ
ﺍﻟﺴُّﻜُﻮﺕُ
Yani yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.

Hutbe-i Şamiye - 50

Fakat işaret-ül i'caz da bu cihette yalana cevaz vardır diyor... Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
İşarat-ül İ'caz - 82

yalan yalandır..ama kizbden sayılmaz..
Eğer yalan kizb den sayılsa münafık olur..
yalan yalandır...yalan kizbden sayılmaz , yoksa yalan masumiyetten çıkmaz...yani münafık olmaz sıfatı olur...ama yalan yalandır...

Kizb ifraddır..yalan ise tefriddir..
Her şeyin ifradı şeytandan..tefridi nefistendir..

   Eğer desen: Sahabeler de insandırlar, hatadan, hilaftan hâlî olmazlar. Halbuki içtihadatın ve ahkâm-ı şeriatın medarı, sahabelerin adaleti ve sıdkıdır ki, hattâ ümmet "Sahabeler umumen âdildirler, doğru söylerler" diye ittifak etmişler.
   Elcevab:
   Evet sahabeler ekseriyet-i mutlaka itibariyle hakka âşık, sıdka müştak, adalete hahişgerdirler. Çünki yalanın ve kizbin çirkinliği, bütün çirkinliğiyle ve sıdkın ve doğruluğun güzelliği, bütün güzelliğiyle o asırda öyle bir tarzda gösterilmiş ki, ortalarındaki mesafe Arş'tan Ferş'e kadar açılmış. Esfel-i safilîndeki Müseylime-i Kezzab'ın derekesinden, a'lâ-yı illiyyînde olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın derece-i sıdkı kadar bir ayrılık görülmüştür. Evet Müseylime'yi esfel-i safilîne düşüren kizb olduğu gibi, Muhammed-ül Emin Aleyhissalâtü Vesselâm'ı a'lâ-yı illiyyîne çıkaran sıdktır ve doğruluktur.
   İşte, hissiyat-ı ulviyeyi taşıyan ve mehasin-i ahlâkiyeye perestiş eden ve Şems-i Nübüvvetin ziya-i sohbetiyle nurlanan sahabeler, o derece çirkin ve sukuta sebeb ve Müseylime'nin maskara-âlûd müzahrefat dükkânındaki kizbe, ihtiyarıyla ellerini uzatmamak ve küfürden çekindikleri gibi küfrün arkadaşı olan kizbden çekinmeleri ve o derece güzel ve medar-ı fahr ve mübahat ve mi'rac-ı suud ve terakki ve Fahr-i Risalet'in hazine-i âliyesinde en revaçlı bulunan ve şaşaa-i cemaliyle içtimaat-ı insaniyeyi nurlandıran sıdka ve doğruluğa ve hakka -ve bilhâssa ahkâm-ı şer'iye rivayetinde ve tebliğinde- elbette ellerinden geldiği kadar talib ve muvafık ve âşık olmaları kat'îdir, zarurîdir, şübhesizdir. Halbuki şu zamanda, kizb ve sıdkın ortasındaki mesafe o kadar kısalmış ki, âdeta omuz omuza vermişler. Sıdktan yalana (geçmek) pek kolay gidiliyor. Hattâ siyaset propagandası vasıtasıyla yalancılık, doğruluğa tercih ediliyor. İşte en çirkin şey, en güzel şeylerle beraber bir dükkânda, bir fiatla satılsa; elbette pek âlî olan ve hakikat cevherine giden sıdk ve hak pırlantası o dükkâncının marifetine ve sözüne itimad edip, körükörüne alınmaz.

Sözler - 484

Peki kimler yalan söyleyemez...
   Malûmdur ki, bir zâtta içtima eden ahlâk-ı âliyenin imtizacından izzet-i nefis, haysiyet, şeref, vakar gibi; hasis, alçak şeylere tenezzül etmeğe müsaade etmeyen yüksek haller husule gelir. Evet melaike ulüvv-ü şanlarından, şeytanları reddeder, kabul etmezler. Kezalik bir zâtta içtima eden ahlâk-ı âliye; kizb, hile gibi alçak halleri reddeder. Evet yalnız şecaatle iştihar eden bir zât, kolay kolay yalana tenezzül etmez. Bütün ahlâk-ı âliyeyi cem'eden bir zât, nasıl yalana ve hileye tenezzül eder; imkânı var mıdır?

İşarat-ül İ'caz - 107

Sende ne nisbetle bu ahlâk-ı âliye olursa o nisbettende seni böyle alçakca hallere sokmıyacaktır...mesela ilim arttıkca şeytanın ve vesvesenin yanaşamayacağı gibi..

   S- Neden (İ G Z) siyaseti galib çıkar?

   C- Siyasetinin hâssa-i mümeyyizesi; fitnekârlık, ihtilaftan istifade, menfaat yolunda her alçaklığı irtikâb etmek, yalancılık, tahribkârlık, hariçte menfîliktir.
Sünuhat - 90

   Meselâ: Muhteris bir intikam veya müntakim bir hilafıyla bir kerre demiş: İslâm mağlub olacak, kalbi parçalanacak. Sırf o müraî ruhtan gelen, yalancı fikirden çıkan meş'um sözünü doğru göstermek için; İslâm mağlubiyetini, İslâm perişaniyetini arzu eder, alkışlar, hasmın darbesinden mütelezziz olur. İşte şu alkışı ve gaddar telezzüzüdür ki, mecruh İslâm'ı müşkil mevkide bırakmış. Zira hançerini İslâmın ciğerine saplamış olan hasım, "Sükût et." demiyor. "Alkışla, mütelezziz ol, beni sev!" diyor, onları misal gösteriyor.

Sünuhat - 57

Yorumlar

Yorum Yap
dmrtshll

sa yazılı atıflı derslerınz cok begendm

18.05.2015
  • 00:43:43
    SIDK İLE KİZB İKİSİDE SATILIR BİR ÇARŞIDA! | ÖMER SARAL 208 14.10.2024
  • 00:41:23
    YALAN BİR HABER İLE KARŞILAŞTIĞINIZDA!... 439 12.12.2022
  • 00:11:39
    Sıddıkiyet. Dine hizmetin üç aşaması. Bu din benim! (kısa ders) 1225 06.04.2020
  • 01:00:06
    Yalan Konuşabilmek fıtratında yaratılmak Mucizedir -5 832 30.10.2019
  • 00:51:39
    Yalan konuşma -4 795 12.11.2018