Kelamımız, üslub ve davranışımız nasıl oluşuyor?

2397 29.08.2018
İndir

Altıncı Mes'ele

 

Kelâmın semeratı ise; tabakat-ı muhtelifede, suver-i müteaddidede teşekkül eden maânîdir. Şöyle: Kimya'ya aşina olanlara malûmdur. Bir maddeyi, meselâ altun gibi bir unsuru istihsal edildiği vakit, makine veya fabrika ile müteaddid borular ile muhtelif teressübatıyla, mütenevvi' teşekkülat ile tabakat-ı mütefavitede geçer. En nihayet ondan bir kısım tahassül eder. Kelâm denilen maânî-i mütefavitenin fotoğrafıyla alınmış muhtasar bir haritanın istiab ettiği gibi.

 

Mefahim-i mütefavitenin suret-i teşekkülü budur ki, tesirat-ı hariciyeden kalbin bir kısım ihtisasatı ihtizaza gelmekle müyulat tevellüd eder. Ondan hevaî manalar bir derece aklın nazarına ilişmekle, aklı kendine müteveccih eder. Sonra o buhar halindeki mana bir kısmı tekasüf etmekle temayülat ve tasavvuratın bir kısmı muallak kalıp bir kısım dahi takattur ettiğinden akıl ona rağbet gösterir. Sonra mayi halindeki kısımdan bir kısım tasallüb ve tahassül ettiğinden, akıl onu kelâm içine alıyor. Sonra o mütesallibden bir resm-i mahsus ile temessül ve tecelli ettiğinden, akıl onun kametine göre bir kelâm-ı mahsus ile onu gösterir. Demek müteşahhıs olanı, kelâmın suret-i mahsusası içine alıyor. Ve tasallüb etmeyeni fehvanın eline verir. Ve tahassül etmeyeni işaret ve keyfiyet-i kelâma yükler. Ve takattur etmeyeni kelâmın müstetbeatına havale eder. Ve tebahhur etmeyeni üslûbun ihtizazatına ve kelâm ile refakat eden mütekellimin etvarıyla rabteder.

 

İşte bu silsilenin borularından ismin müsemması ve fiilin manası ve harfin medlûlü ve nazmın mazrufu ve heyetin mefhumu ve keyfiyatın mermuzu ve müstetbeatın müşarünileyhleri ve hitabı teşyi' eden etvarın muharrikleri, hem de "Dâllün bil-ibare"nin maksudu ve "Dâllün bil-işaret"in medlûlü ve "Dâllün bil-fehva"nın mefhum-u kıyasîsi ve "Dâllün bil-iktiza"nın mana-yı zarurîsi ve daha başka mefahim umumen bu silsilenin birer tabakasından in'ikad eder ve şu madenden çıkar.

 

Eğer seyretmek istersen kendi vicdanına bak, şu meratibi göreceksin. Şöyle: Senin mahbubun vakta gözünüzün penceresinden şua ve berk-i hüsnünü vicdanınıza ilka ederse, o aşk denilen nâr-ı mukade birden yandırmaya başladığından, hissiyat iltihaba başlamakla, âmâl ve müyulat dahi heyecana gelip birden o âmâller üst kattaki hayalin tabanını deler. İmdad istediklerinden o hazinet-ül hayalde safbeste-i hareket ve mahbubun mehasinini ellerinde tutmuş veyahut onun mehasinini hatıra getirmekle tasvir eden, başkasının mehasini ile işba' olunmuş olan hayalât ise o âmâlin imdadına koşarlar; beraber hücum edip hayalden lisana kadar inmekle beraber zülâl-i visale olan meyli arkalarında ve firaktan olan teellümü sağda ve ta'zim ve te'dib ve iştiyakı sola ve terahhum ve lütfu iktiza eden mahbubun mehasinini önlerine ve hediye olarak medihanın gerdanını ve senanın dürrlerini ellerine almakla beraber o

 

اَلنَّارُ الْمُوقَدَةُ عَلَى اْلاَفْئِدَةِ

 

ıtlakına şâyan olan o ateşi söndürmek için zülâl-i visali celbeden tavsif-i bil-fezail ile arz-ı hacet ederler.

Muhakemat ( 97 - 99 )

 

Yorumlar

Yorum Yap
  • 02:46:09
    Dimağ -123 (Gölge, Asıl, İnsaniyet midesinin elleri, Akıl, Fikir, Hayal) 794 05.08.2020
  • 00:40:22
    Dimağ-124..Akıl..Nazm-ı maanî 814 04.08.2020
  • 01:17:03
    Dimağ -122 (Akıl-2) 947 29.07.2020
  • 00:03:39
    Korku; korktuğun şeyi var eder var olmasına zemini olur 2691 10.07.2020
  • 01:39:30
    Dimağ 121.. Zihin 811 07.07.2020