Sen her cihette siyaseti dine, şeriata âlet ediyorsun ve dine hizmetkâr yapıyorsun ve yalnız şeriat hesabına hürriyeti kabul ediyorsun. Ve meşrutiyeti de meşruiyet suretinde beğeniyorsun.
Hutbe-i Şamiye - 74
Meşrutiyet 1908 de Abdülhamid tarafından meclis sistemi olarak getirilmiş. .oy sistemi , şura , meşveret , tek bir kanaldan , tek bir kişinin padişahlığın karar verip de uygulamasını 1908 de kısmen aralamış , ve meşrutiyet gelmiş şura heyet ve meşveret-i şeriye olmuş..işi ehillerine bırakıp , ehilleri arasındaki ve emruhum şura beynehum ...ehilleri aralarında şura eder , karar alır , sadrazam veya başbakan uygular...dini konularla da şeyh-ül islam fetva verir...
padişah ikisini şemsiyesinin arasına alarak işlevi sağlar..
üstad hz bu meşrutiyeti meşru olmak üzere meşruiyet suretinde beğeniyor...demek hürriyet ve meşrutiyet şeriatsız olamaz.Bunun için senide şeriat isteriz diyenlerin içine 31 martta da dahil ettiler..
Biliyorsunuz divan-ı harb-i örfide binlerce insan asılmış öldürülmüş. .ittihad-ı terakki ve onun şu anda uzantısı kemalizim ...
o zaman ittihad-ı terakki diye bir parti kurulmuş. .ve terör estirmiş..hayal edebilirmisiniz , Osmanlı da Osmanlı hareket ordusunu , ittihad-ı terakki partisi , ordunun gücünü alarak , divan-ı harb-i örfiyi kuruyor yargıladığı insanlara şu soruyu soruyor ...şeriatmı istedin sende , şeriatı isteyenleri yargılıyorlar önünde , arka taraflarındaki asılanları gösterip , bak şeriat isteyenler bu hale geldi..sen de şeriat istedinmi diye soruyorlar. ..düşünebiliyormusun 1908 de şeriatı isteyenler asılıyor !..
Kardeş kardeşin kanını dökmem dedi Abdülhamid han hz’leri , Şefkatli padişah diyor üstad hz leri. .üstad o divan-ı harb-i örfide yargılanıyor ve berat ediyor. .ve mahkemeden çıkarken , etrafında o bekliyen kalabalık arasında giderken yüksek ve haykırarak , yüksek sesle zalimler için yaşasın cehennem , zalimler için yaşasın cehennem derken...içerde yargılalanlara cesaret vermek için sesini yükseldiğini söylüyor sonra. ..ondan sonra da yargılanıyor içeride ...o dışarda bağırarak yargılama sürecini etkiliyor ve bağırarak hepsini coşturmuş...
Kadir mısiroğluda diyor ki kendi kendine mırıldandı diyor..
hiç üstad hz leri böyle sessiz dermi...yazık ! Selahattin Eyyüb kürtdür diyor üstad hz’leri , Kadir mısiroğlu hayır kürt değildir. .diyor...
Kadir mısiroğlunun deccal hakkında söyledikleri güzel dogru ...herşeyin hakkını vermek lazım ama üstad hakkında böyle soylemesini esefle kınıyorum...diyor ki ;
üstad Abdülhamid için tahtdan düşsün diye imza vermiş...bu iftira ve yalandır.
..üstad hz Abdülhamid'e yol göstermiştir. .yıldız da zebaniler dolaşacağına , alimleri topla yıldıza , çünkü ; nereye hükmediyorsan oranın insanlarının sana destek vermesinin yolu yöntemi şudur diyor; o beldenin o devletin hürmet ettikleri alim fazıl kamil insanları topla , saraya celbet , sarayda meşveret ettir , orda konaklattır , bunlara dayan , çünkü ; onlara gelen hürmet sana geleceğinden emin olabilirsin diyor...Saltanatın böylelikle sağlam olur diyor , sen diyor milletinden evham etme diyor , vehme kapılma ... sen yıldızı yıldızlara götürürsün...yani yıldızlar gibi ali olacak saltanatın diyor...
bak üstad hz ne güzel tavsiyeler söylüyor.
..Kadir mısiroğluda , hal için yani saltanattan düşmesi için imzalamış.
..biliyorsunuz şeyhül islam , ulama-i islam toplanıp o zaman ne acayip sistem işliyormuş..alimlerin kahir ekserisi imza atıp , hal olursa padişah düşüyor. ..ve itaat ediyor ...savaş yapmıyor ..mukabele etmiyor...
Hatta dahilde kan dökülmesin diye Yunanistan'dan geri gelen harekat ordusu , istanbula girerken girmeden , Koskoca Osmanlı'nın ana ordusu padişahın bizzat kendisine bağlı ordusu var. .diyorlar ki
padişaha ordu , bunları çevirelim bir avuç içi gibi zaten o harekat ordusu neki 1 nci ordu 2nci ordu gibi zaten hemen çevirelim bunları diyor...
şefkatli padişah Abdulhamid hz diyor ki ; olmaz kardeşi kardeşe vurdurmam diyor...ne mübarek ya mekanın cennet olsun Ey Abdülhamid hz’leri ...
Kendisi diyor ; ben giderim , ama bir tane müslüman kanı dökülmesini istemem , ...komutanlar kahroluyorlar müsade edin diyor...olmaz demiş...kan döktürmemiş...
Ama ben olsam ... inanın keserdim hepsini...
çünkü dahil de fitne çıkarana , hakkı hayat yoktur...dahil de Cihat yoktur diyor...üstad hz. ..cihat hariçte olur diyor. Dahilde ki cihat ilmidir. ..
adam savaş açmış Türkiyedeki müslümana , müslümana ve bir siyasi bir parti namı altında , islam toplumuna , istikrarına , ekonomisine ahengine sosyal özelliğine yani moraline savaş açmış adamın hiç umrunda değil. .
hırsızlığı bahane edip 30 milyar dolar çalındı deyip , Türkiye'nin 300 milyar zarara sokmasını hırsızlık kabul etmez....
100 okulu için Türkiyeyi feda eder...Abdülhamid olsaydı bunlara gene kılıç çekmezdi...ben demek ki ne kadar bozukmuşum ya...bu insanların benim ecdadım olmasından gurur duyuyorum.
..acaba üstad hz leri de bizim bu risale-i nur eserleri benim bu ruhumu böyle yapılandırmasa , bana bu ruhu vermese padişaha Abdülhamid'e ben böyle sitayişkarane bahsedermiyim , o haindi diye başlardım..bir sürü cerbeze uydururdum..
üstad Abdülhamid'in aleyhinde eğer bizi yetiştirmiş olsaydı , menfi telkin etseydi..ben Abdulhamid'i severmiydim...şefkatli padişah diyor üstad. ..Kadir mısiroğluda üstad imza attı diyor. ..Ey mısiroğlu ! Allah'dan kork ya
...
Sen her cihette siyaseti dine, şeriata âlet ediyorsun ve dine hizmetkâr yapıyorsun ve yalnız şeriat hesabına hürriyeti kabul ediyorsun. Ve meşrutiyeti de meşruiyet suretinde beğeniyorsun. Demek hürriyet ve meşrutiyet, şeriatsız olamaz. Bunun için seni de "Şeriat isteriz" diyenlerin içine 31 Mart'ta dâhil ettiler. Eski Said onlara demiş ki:
Eski Said onlara demiş ki:
Evet millet-i İslâmiyenin sebeb-i saadeti, yalnız ve yalnız hakaik-i İslâmiye ile olabilir. Ve hayat-ı içtimaiyesi ve saadet-i dünyeviyesi şeriat-ı İslâmiye ile olabilir. Yoksa adalet mahvolur. Emniyet zîr ü zeber olur. Ahlâksızlık, pis hasletler galebe eder. İş yalancıların, dalkavukların elinde kalır. Size bu hakikatı isbat edecek binler hüccetten bir küçük nümune olarak bu hikâyeyi nazar-ı dikkatinize gösteriyorum:
Bir zaman bir adam, bir sahrada, bedeviler içinde ehl-i hakikat bir zâtın evine misafir olur. Bakıyor ki, onlar mallarının muhafazasına ehemmiyet vermiyorlar. Hattâ ev sahibi, evinin köşesinde paraları oralarda açıkta bırakmış. Misafir, hane sahibine dedi: "Hırsızlıktan korkmuyor musunuz, böyle malınızı köşeye atmışsınız?"
Hane sahibi dedi: "Bizde hırsızlık olmaz."
Misafir dedi: "Biz paralarımızı kasalarımıza koyduğumuz ve kilitlediğimiz halde çok defalar hırsızlık oluyor." Hane sahibi demiş: "Biz emr-i İlahî namına ve adalet-i şer'iye hesabına hırsızın elini kesiyoruz."
Misafir dedi: "Öyle ise çoğunuzun bir eli olmamak lâzım gelir."
Hane sahibi dedi: "Ben elli yaşına girdim, bütün ömrümde bir tek el kesildiğini gördüm."
Misafir taaccüb etti, dedi ki: "Memleketimizde her gün elli adamı hırsızlık ettikleri için hapse sokuyoruz. Sizin buradaki adaletinizin yüzde biri kadar tesiri olmuyor."
Hane sahibi dedi: "Siz büyük bir hakikattan ve acib ve kuvvetli bir sırdan gaflet etmişsiniz, terketmişsiniz. Onun için adaletin hakikatını kaybediyorsunuz. Maslahat-ı beşeriye yerine adalet perdesi altında garazlar, zalimane ve tarafgirane cereyanlar müdahale eder, hükümlerin tesirini kırar. O hakikatın sırrı budur:
Bizde bir hırsız elini başkasının malına uzattığı dakikada hadd-i şer'înin icrasını tahattur eder. Arş-ı İlahîden nâzil olan emir hatırına gelir. İmanın hâssası ile, kalbin kulağı ile, kelâm-ı ezelîden gelen ve "hırsız elinin i'damına" hükmeden
ﺍَﻟﺴَّﺎﺭِﻕُ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﺎﺭِﻗَﺔُ ﻓَﺎﻗْﻄَﻌُﻮﺍ ﺍَﻳْﺪِﻳَﻬُﻤَﺎ
Mâide, 38. Ayet: Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
âyetini hissedip işitir gibi iman ve itikadı heyecana ve hissiyat-ı ulviyesi harekete gelir. Ruhun etrafından, vicdanın derin yerlerinden, o sirkat meyelanına hücum gibi bir halet-i ruhiye hasıl olur. Nefis ve hevesten gelen meyelan parçalanır, çekilir. Gitgide o meyelan bütün bütün kesilir. Çünki yalnız vehim ve fikir değil, belki manevî kuvveleri -akıl, kalb ve vicdan- birden o hisse, o hevese hücum eder. Hadd-i şer'îyi tahattur ile ulvî zecr ve vicdanî bir yasakçı o hissin karşısına çıkar, susturur.
Evet iman kalbde, kafada daimî bir manevî yasakçı bıraktığından fena meyelanlar histen, nefisten çıktıkça "yasaktır" der, tardeder kaçırır.
Evet insanın fiilleri kalbin, hissin temayülatından çıkar. O temayülat, ruhun ihtisasatından ve ihtiyacatından gelir. Ruh ise, iman nuru ile harekete gelir. Hayır ise yapar, şer ise kendini çekmeğe çalışır. Daha kör hisler onu yanlış yola sevkedip mağlub etmez.
Elhasıl:
Had ve ceza, emr-i İlahî ve adalet-i Rabbaniye namına icra edildiği vakit hem ruh, hem akıl, hem vicdan, hem insaniyetin mahiyetindeki latifeleri müteessir ve alâkadar olurlar. İşte bu mana içindir ki, elli senede bir ceza, sizin her gün müteaddid hapsinizden ziyade bize faide veriyor. Sizin adalet namı altındaki cezalarınız, yalnız vehminizi müteessir eder. Çünki biriniz hırsızlığa niyet ettiği vakit millet, vatan maslahatı ve menfaatı hesabına cezaya çarpılmak vehmi gelir. Yahut insanlar eğer bilseler ona fena nazarla bakarlar. Eğer aleyhinde tebeyyün etse, hükûmet de onu hapsetmek ihtimali hatırına geliyor. O vakit yalnız kuvve-i vâhimesi cüz'î bir teessür hisseder. Halbuki nefis ve hissinden çıkan -hususan ihtiyacı da varsa- kuvvetli bir meyelan galebe eder. Daha o fenalıktan vazgeçmek için o cezanız fayda vermiyor. Hem de emr-i İlahî ile olmadığından o cezalar da adalet değil. Abdestsiz, kıblesiz namaz kılmak gibi battal olur, bozulur. Demek hakikî adalet ve tesirli ceza odur ki: Allah'ın emri namıyla olsun. Yoksa tesiri yüzden bire iner.
İşte bu cüz'î sirkat mes'elesine sair küllî ve şümullü ahkâm-ı İlahiye kıyas edilsin. Tâ anlaşılsın ki: Saadet-i beşeriye dünyada adalet ile olabilir. Adalet ise doğrudan doğruya Kur'anın gösterdiği yol ile olabilir...
(Hikâyenin hülâsası bitti.)
Hutbe-i Şamiye - 75
Evet insanın fiilleri kalbin, hissin temayülatından çıkar. O temayülat, ruhun ihtisasatından ve ihtiyacatından gelir. Ruh ise, iman nuru ile harekete gelir. Hayır ise yapar, şer ise kendini çekmeğe çalışır. Daha kör hisler onu yanlış yola sevkedip mağlub etmez.
emri ilahi adına bir örnek vereyim ;
Evlenme dairesine gidiyorlar , belediye başkanı ve belediye başkan adına nikah kıyan memur diyor ki ; bana Karşıyaka belediye başkanının vermiş olduğu yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum deyip bununla yetinip karı koca olsa zina yapmış olur. .çünkü bu karı koca yetkisini veren Karşıyaka belediye başkanıdır..Karşıyaka belediye başkanı bir kadınla evlenince bunun nikahını kim kıyacak ..başbakan , başbakanın kim kıyacak ....bak gülüyoruz ... neden ? Çünkü semavi değil arzidir..arzda olur.
Bak başkan vermiş karı koca olabiliyorsun..semavi değil arzidir..arzda olur..ne yapması lazım başkana da , başbakana da , cumhurbaşkanında nikahını insan üstü bir kaynaktan destek alması lazım ..Çünkü herkez evleniyor ,
Ben sana yetkiyi verdim ama bana kim yetkiyi verecek , kimse yok en Üstüm yok , ben benim , kendin pişir kendin ye , benim karı koca olduğumu kim ilan edecek , cumhurbaşkanı sondur kim yetki verecek , emr-i ilahi namına ..
Aslında namazsızın ne nikahı kıyılır , ne şahitliği kabul edilir..hanifide tahrimen mekruhtur...şafide zaten caiz değildir. .şafide zaten namazsızın nikahı olmaz ..şahitliği de olmaz ..takkesiz sokakta dolaşanın mahkemede şahitliğini kabul etmiyor. .ben fıkıhtan bahsediyorum..
12 hak mezheb var , 4 ü işlevdedir , müntesibleri var , hanbeli - maliki - şafi -
Hanefi
Hanbeliye göre namaz kılmayan ..peygamber asm iki tane hadisi kudsisine dayanıyor...kisinin iman ile küfür arasını ayırd eden alamet namazdır buyuryor..
başka bir hadiste ise kişinin imanına delil namazdır..namaz imanın alametidir buyuruyor Allah resülü asm ...
Ahmet bin hanbel hz leri buna dayanarak , namaz kılmayanın kafirliğine hükmetmiştir...dolayısıyla kafire kız verilmez....
Çünkü ; işaret-ül İ'caz da geçiyor. .amelu...amel imandan bir cüz değildir. .ehl-i Sünnet vel cemaatce , amel imandan bir cüz değildir. .amel yoksa , imanı yok denilmez..ama amelsizde insan sağlam kalmaz ..çünkü ; Akaidî ve imanî hükümleri kavî ve sabit kılmakla meleke haline getiren ancak ibadettir.
İşarat-ül İ'caz - 83
(İbadetin Hakikatı)
Şimdi amel imandan bir cüz değildir hükmünü söylüyorlar , yalnız Ahmed bin hanbel namaz hariç dir diyor...
Ahmed bin hanbel üç mezhebden sıyrılıyor ...namazda ittifak etmiyor...
Hanefi mezhebinde namaz kılmamak kötü ahlakı yayılmasın diye , diğerlerine de sıçramasın diye hapsedilir...
şafide öyle
Maliki ve hanbeli kafasını kesiyor...
Maliki kafir demiyor kesiyor..
Hanbeli ise kafir diyerek kesiyor..
Hanbeli mezhebi namazı imanın bir cüz'ü olarak kabull ediyor....onun için Vehhabiler oraya dayandığı için geçmiş namazınız yoksa zaten kafirdiniz diyor..
Fakat ; işaret-ül İ'caz da amel imandan bir cüz değildir. .ehl-i sünnetin külli kaidesi budur..ameli yoksa imanı yoktur denilmez...yalnız bir konuda ahmed bin hanbel muhalefet etmiştir. .
Mezheb-i İtizal'in hilafına, amelin imana dâhil olmadığına ve amelsiz imanın da kâfi gelmediğine delalet ettiği gibi;
İşarat-ül İ'caz - 149
(Kıyamet ve Âhiret)
Amel imana dahil değil ama amelsizde iman kafi değildir diyor...
Şeyh-ül islam Zenbilli Ali efendiye diyorlarki ; namaz kılmayan kafir olurmu diye sormuşlar..demiş ki namaz kılmayan kafir olmaz ama kafir de namaz kılmaz demiştir..
Misafir taaccüb etti, dedi ki: "Memleketimizde her gün elli adamı hırsızlık ettikleri için hapse sokuyoruz. Sizin buradaki adaletinizin yüzde biri kadar tesiri olmuyor."
Hane sahibi dedi: "Siz büyük bir hakikattan ve acib ve kuvvetli bir sırdan gaflet etmişsiniz, terketmişsiniz. Onun için adaletin hakikatını kaybediyorsunuz. Maslahat-ı beşeriye yerine adalet perdesi altında garazlar, zalimane ve tarafgirane cereyanlar müdahale eder, hükümlerin tesirini kırar....
Mesela ; millet vekilidir , başbakandır ..mesela suudi Arabistan da kraliyet ailesi her türlü melaneti yaşar..iran hakeza öyle , Maslahat-ı beşeriye yerine adalet perdesi altında garazlar, zalimane ve tarafgirane cereyanlar müdahale eder...
Garaz .. savcılık , hakim adamını koruyor, vatan haini , millet haini , din düşmanı , gidiyor arkasına önüne kağıt koyuyorlar...daha başlamadan mahkeme ...bunu affettireceksin...devleti soymuş soğana çevirmiş ..gidiyor bir terör örgütünün başına biraz bağış yapıyor. .terör örgütünün adamı olan hakim onu berat ettiriyor..devletin milyarlarca parasını bu arada kaybediyor..
hırsız olmuyor bu adam !
Bu cani hırsız olmuyor. .vatanı milleti soyan hortumcuları berat ettiriyorsun..devleti bu kadar zarara sokuyorsun hırsızlık değil. ..!
Milletin hakkını gasp ediyorsun hırsızlık değil. .
masum anadolu çocuğu imtihana giriyor , senin oklavandan geçmediği için imtihanları kazanamıyor ..önüne soruların cevabını veriyorsun..hırsızlık değil bu ! Savcılık imtihanına polis imtihanına girecek soruların cevabını veriyorsun ..vatanı milleti satan
tüpraşı satan devleti soymuş
onların mahkemesini berat ettiriyorsun hırsızlık olmuyor bu ...
mukaddesatı alet ederek daha fenasını yapıyorsun...öbür tarafta yokmu var..günahsız hükümet muhaldirdir diyor üstad hz’leri.
ama sen daha fenasını yapıyorsun ...insanları din adına aldatarak hemde sen ihanet ediyorsun...
işte maslahatı beşeriye yerine adalet perdesi altında garazlar değil mi ..uygulamasız göstersek nasıl anlaşılacak ..benim garazım olduğundan garazı anlatmıyorum garaz bu..işte ...
sen kurban paralarını zekatları dine alet ederek hırsızlık yapıyorsun. ..sende garaz var..
zalimane ve tarafgirane cereyanlar müdahale eder diyor üstad hz’leri. .
Senin oklavandan geçene soru verdinmi vermedinmi ..
hırsızlık değil mi bu ...
kul hakkı değil mi bu ..
Anadolu çocuğunun hakkına tecavüz etmedin mi ..
kul hakkı değil mi ? ...
ezanları değiştirip ...La ilahe illalllah ' dese muhammeden resulullah demese kurtulurmuş ...
üstad hzlerine göre olmuyor. .
olsun bu Vizyon diyor. .
siz anlamazsınız diyor...
O çocuğun annesi dualarla yasin lerle onu imtihana gönderiyor...
sonra sen gidiyon senin oklavandan geçenlere soruları veriyon senin oklavan kazanıyor ,
o çocuk kazanamıyor...
Maslahat beşeriye yapıyorum diyor..
Hayır
Sen adalet perdesi altında garaz yapıyorsun. .
maksadına yönlendiriyorsun..
bu vitrinde Gözüken bu söylediklerin doğru. ama bunu söylerken ..
depodaki malzemen ayrı..
bazı esnaf öyle yapar vitrine koyduğu ayrı , sana tezgah altından verdiği ayrıdır..konuştuğumuz ayrı , arka başkadır. .
Benim konuştuğumun vitrinmi arkamı olduğunu nasıl anlarsınız biliyormusunuz ?
Ben konuşurken kendimi
içime içine kattığımı
sizin vicdanınız beni iter...
ama siz çekinirsiniz demezsiniz..
O zaman bilin ki söylediğim doğrudur ..ama içerisinde ben varım yani garaz var onun için vicdanınız itiyor..
ama söylediğim doğru !
Adamında dediği doğru ama içinde garaz var ..
Hani böyle kendimizi kaptırıp bir şeyler söylüyoruz ya ...
vicdanınız kabul etmediği şeyler varya inanın o söz doğrudur ,
ama içi boştur içinde ben varım. ..
ihlassız söylüyorum. .ondan oluyor...ihlasım olmadığı için tesir etmiyor
bir de iğbirar oluyor , nefret oluyor...karşıki taraftan nefret oluyor....
Eğer içerisine hak namına koysaydım...kendimi katmasaydım , hissiyatımı koymasaydım buraya kanaat etseydim..iğbirar olmaz nefret olmaz tesirsiz kalmaz.
Niye tesir etmiyor benim sözüm !
Üstad hz’leri buyuruyor ki bir sözün tesir etmesi için beş şart lazım ..vahyinde...25 sz de geçiyor...
bir tanesi konuşana ait dördü muhataba ait...
peygamber asm tebliğ etti niçin 5/4 iman etmedi...
Bir sözün tesir etmesi için biri konuşana ait , dördü muhataba aitdir...25 sz syf 406.3ncü şafk ta anlatıyor...
Üçüncü Şavk:
Hakaik-i İlahiyeye ve hakaik-i kevniyeye ve umûr-u uhreviyeye dair ihbarat-ı gaybiyesidir. Evet Kur'anın hakaik-i İlahiyeye dair beyanatı ve tılsım-ı kâinatı fethedip ve hilkat-i âlemin muammasını açan beyanat-ı kevniyesi, ihbarat-ı gaybiyenin en mühimmidir. Çünki o hakaik-i gaybiyeyi hadsiz dalalet yolları içinde istikametle onları gidip bulmak, akl-ı beşerin kârı değildir ve olamaz. Beşerin en dâhî hükemaları o mesailin en küçüğüne akıllarıyla yetişmediği malûmdur. Hem Kur'an, gösterdiği o hakaik-i İlahiye ve o hakaik-i kevniyeyi beyandan sonra ve safa-yı kalb ve tezkiye-i nefisten sonra ve ruhun terakkiyatından ve aklın tekemmülünden sonra beşerin ukûlü "Sadakte" deyip o hakaikı kabul eder. Kur'ana "Bârekâllah" der.
Sözler - 406
(Yirmibeşinci Söz/Birinci Şu'le/Üçüncü Şua/Birinci Cilve/3.Şavk)
Dikkat edelim. “Risale-i Nur, sair ilimler ve kitablar gibi okunmamalı.” diyor. Diğer kitaplar aklın anlaması için okunurken, Nur’lar böyle değil. Çünki ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok “insanın lâtife ve duygularının” gıda ve nurlarıdır...
Bu manayı tamamlayan 25. Sözden bir iktibas yapalım:
“O hakaik-i İlahiye ve o hakaik-i kevniyeyi beyandan sonra ve safa-yı kalb ve tezkiye-i nefisten sonra ve ruhun terakkiyatından ve aklın tekemmülünden sonra beşerin ukûlü "Sadakte" deyip o hakaikı kabul eder...”
Burada dikkat edilirse “hakikatların kabul edilmesinde” bir sıralama var:
1. Safa-yı kalb,
2. Tezkiye-i nefis,
3. Ruhun terakkiyatı,
4. Aklın tekemmülü,
5. Aklın "Sadakte" deyip o hakaikı kabul etmesi.
Dikkat çekici bir nokta: 4. mertebede “aklın tekemmülü diyor”, yani aklın olgunlaşması, kemale ermesi.
Demek ki: öncelikle:
“kalbin safası” geliyor.
İkinci sırada: “Nefsin fenalıklardan çekilmesi” gerekiyor.
Üçüncü olarak “Ruhun maneviyatta ilerlemesi” ve bunlardan sonra
“Aklın hamlıktan ve darlıktan kurtulup olgunlaşması; meselelere bakışı, anlayış kabiliyeti ve kapasitesini artması geliyor.”
Sonra da “aklın kabülü ve tasdikı” geliyor...
Adamın kafada bilgi var ama kalbde yok, kalbde olmayınca eyleme dönüştüren akıl değil kalbdir... akılda bilgi var kalbde bilgi yoksa namaz vb olmaz..
Kalbde var ama akılda fazla bilgi olmayınca eylem yani namaz vb.gene olur..nerden çıkardın dersen işte burdan
Evet insanın fiilleri kalbin, hissin temayülatından çıkar.
Hutbe-i Şamiye - 77
(Arabî Hutbe-i Şamiye'nin Zeyli)
Hissin kaynağı ise
Vicdan 'dır..vicdanın içide 4 ana veri tabanı vardı soğan kabuğu gibi. .
İRADE
ZİHİN
HİS
LATİFE-İ RABBANİYE
insanın fiilleri
kalbin 2 tane veri tabanı yani iki ayağı vardır. .
Makes-i efkarı DİMAĞ
Mazhar-ı hissiyatı VİCDAN
ikisi cem edilinci , kalbin şubesi oluyor..
ama ayrıyeten kalbde başka bir şeyler daha var. harita. ..ruzname ... takvim ..latife-i insaniye gibi çok acib şeyler var..
Evet insanın fiilleri kalbin, hissin temayülatından çıkar. O temayülat, ruhun ihtisasatından ve ihtiyacatından gelir. Ruh ise, iman nuru ile harekete gelir. Hayır ise yapar, şer ise kendini çekmeğe çalışır. Daha kör hisler onu yanlış yola sevkedip mağlub etmez.
Yarım saat veya bir saatte sigara içmeden duramayan adam , ramazanda 17 saat nasıl duruyor ?
İman
Dimağda ki
itikada
Ramazan dır. .der
itikadda mertebe var ya
Tahayyül
Tasavvur
Taakkul
Tasdik
izan
iltizam
itikat a derki
Bu insan ramazanda oruç tutuyor...
Ramazan geldi..
Bu sigara içmiyecek..
İman itikada müdahale etti direk..
İtikatın alt verisi var..
taakkul
Akla diyor ki
İman dan mesaj geldi ..
Sen kimsin ?
Ben itikadım
Bu adam bugün oruç tutuyor. .
Sigara içmeyecekmiş..
Akıl da diyor ki ; emrin olur. .başüstüne efendim...
Akıl birşeye inandığı zaman vücuttaki , kaslar sinirler dokular bezler aktif oluyor..
Bedenin akla uymuyacağım diye bir lüksü yok..
Akıl diyor ki ey arkadaslar !
Bütün vücud diyor ki buyrun
Bu adam sigara içmeyecek ..
Yukardan emir geldi tamam..
Ona ait nikotin ihtiyacını salgılamıyor..
Bezler aktif olmuyor. .
Yani vücud buna inandığı için , akla gelen veriler ona uygun çalışıyor ,
Ona uygun çalışınca
Sigara ihtiyacını doğuracak sıvı salgılamıyor. .
Sebebi düğmeye basıldı. .
Sigara şöyle içiliyor !
Allah resülü ( asm ) buyuruyor ki ;
Odunu yaktığınız zaman
Çıkan duman ' dan cin
Çıkan ateş'den şeytan
Çıkan nur'dan ışıktan melek
Çıkan kül ' den insan yaratılıyor. .
Sigara duman'dır , dumandan kim yaratılmışsa o onun gıdasıdır..o zaman o düğmeye basar..ve hemen eli sigara paketine gider..oysa cinler sol dan sinyali verdi ...sigara iç...çünkü gıdası dumandan beslenecek ..
A.Kadir geylani hz’leri futuhul gayb kitabında diyor ki ;
insanda 85 tane koruyucu melek var..
Bu pis kokudan 75 tanesi gider diyor..
10 tanesi kalıyor...ondan sonra tepesine biniyor..
Hırsız'ın el kesme meselesi
Cehalet ve cüret şeytan'ın en büyük yardımcılarıdır..
İslam'ın ceza kanunları , herşeyden önce darül islamda yani , islam'ın egemen olduğu yerlerde uygulanır..yani şu anda islam hukuku bu toplumda uygulanamaz..olmaz..
Müslüman fertler kendi başlarına ceza veremezler. .cezaları islam devletinin şeri mahkemeleri verebilir...çünkü fitne olur, ferdden ferde ceza yoktur.
Şunu bilmeliyiz ki islam tümüyle bir hayat nizamıdır..
Ne derece bir ceza hukuku , nede yalnızca vicdani bir ahlaki bazı öğütler ve davranışlardır...
Yani islam davranışlar ve öğütler kitabı değil , aynı zamanda hukukuda olan bir sistemdir...
İslam bir bütündür. ..zenberekli bir saatin yüzlerce parçası birbirine nasıl bağlı ise
ve bir dişliyi çıkardığınız zaman , nasılki çalışıp görevini yapamazsa , islamında bir kısmı reddedilirse , geri kalan kısmı işlemez ...
İslamın bir kısmını kabul , bir kısmını da reddetmek , insanı islamın dışına çıkarır..
Şu ayetin hükmü geneldir..
Yoksa kitabın bir kısmına inanıp , bir kısmını inkarmı ediyorsunuz ..sizden bunu yapanın cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde de onlar azabın en şiddetlisine itilirler..Allah yaptıklarınızı bilmez değildir. Bakara : 85
İslam herşeyden önce suç sebeblerini ortadan kaldırır sonra ceza verir..
Mesela hırsızın suçunu doğuran iki ana kaynak mevcuttur.
Hırsız niye hırsızlık yapar iki ana kaynaktan ortaya çıkıyor.
1 - Ahlâksızlık ve cehalet
2 - ihtiyaç ve zaruret
İslam ceza hukukun adil bir şekilde uygulanabilinmesi için herşeyden önce bu iki tarafın kurtulması gereklidir.
İslam devleti idaresi altında bulunan müslim ve gayri müslim herkesin zaruri ihtiyaçlarını karşılamakla hükümlüdür.
Yeme içme giyim konut eğitim Sağlık evlenme vs.. iş gibi ihtiyaçları zaruri ihtiyaçlardan kabul edilir.
İslamın hakim olduğu ilk yüzyılda kesilen ellerin sayısı iki elin parmak sayısından fazla değildir..
Zaruri ihtiyaçları karşılanan ve sürekli bir ahlak eğitimine tabi tutulan insanların arasından hala hırsızlık yapanlar olursa gayet tabiidirki şiddetli şekilde cezalandırılacaktır..toplumun güven ve emniyetinin bir kaç ihtiraslı ahlaksızın bozulmasına toplumu bozmasına elbette razı olunamaz ...
Hırsız'ın kaynakları ve sebebleri ortadan kaldırıldıktan sonra uygulama alanına konulan el kesme cezası içinde çeşitli şartlar gereklidir..
Yoksa her para veya mal çalanın eli kesilerek cezalandırılamaz..
Yani islam hukukunda tanımlanan hırsızlık ile şimdiki insanların anladığı hırsızlık farklıdır.
El kesmeyi gerektirmeyen hırsızlıklardan ötürü tazir cezası verilir.
Yani 3 kırbaçtan 39 kırbaca kadar , halk önünde dayak atılır yahut kısa süreli hapis cezası verilir. .veyahut kendisine nasihat ve ikaz edilir..
El kesme cezasının verilebilinmesi için şu gibi şartlar topluca gereklidir..
1 - Hırsız'ın akıllı ve mükellef olması gerekir.
Hırsızlık yapan çocuğun delinin dilsizin ve iki gözü bulunmayanın eli kesilmez.
2 - malın gizlice aşırılması olması gerekir.
3 - Çalınan malın en az bir altın kıymetinde bulunması.
4 - Malın muhafazalı bir yerden veya sahibinin yanından çalınması gerekir..ev çadır sandık ve kasa gibi yerler muhafazalı yerlerdir.
İslam hukukunda çalmak ne kadar suçluysa , çaldırmakta o kadar suçtur..
çaldırmaktan kasıt tedbir almadan kıymetli eşyasını insanların nefsinin mağlup olmasına vesile olacak şekilde ortaya koyup çalma zeminini hazırlamaktadır çaldırmak..
Kıymetli eşyalarını olur olmaz ortaya koyup insanların nefsen mağlup olmasına sebep olmak çaldırmaktır..ve çalan kadar suçludur.
Mesela işyerine yeni bir işçi aldığı zaman denemek için ortaya para ve mal gibi birşey koymak çalan kadar suçludur..çünkü insan şerre meyillidir..ademi vücuttur çalmak
5 - Çalınan maldan hırsızın mülkiyeti olmaması , mülkiyet şüphesi bulunmaması şarttır. .yani ortağının malından çalsa eli kesilmez..çaldığı şeyde mülkiyet hakkı olmaması lazım , ortağı olmaması lazım. .
6 - iki adil erkeğin şahitlik etmesi veya hırsızın ikrarda bulunması gerekir..
7 - Odun kuş av hayvanı gibi kamuya ait malların çalınmasında el kesilmez..
8 - Çabuk bozulan et süt ve yaş meyveden dolayı el kesilmez.
9 - Haram olan içki ve kumar aletleri gibi munkeratın çalınmasından dolayı el kesilmez..
10 - Kamuya ait bir malı çalmaklada kişinin eli kesilmez , çünkü bu hazine malından kendisininde bir payı vardır ..
11 - Bir kimse eşinden babasından çocuğundan soyca evlatlarından çalsa eli kesilmez...karabeti ortadan kaldırdığı için benim kolum benim oğlumun malı ..kardeşimin malı amcamın malı ..kestirdi diye sılah-i rahimi ortadan kaldırmasına vesile olduğu için kesilmez..
12 - Bir misafir misafir bulunduğu evden ve bir hizmetçi çalıştığı yerden çalsa eli kesilmez ..çünkü devamlı o yerde olduğundan ve çalıştığından mağlub olmuştur...
İslam şu dört temel vasfı arar
1 iktidar
2 ihtiyar
3 salahiyet
4 mesuliyet
Çerçevesinde yapar ....
Mesela Kutuplarda yasayan , islam hiç gitmese , değil hırsız ..islam hiç gitmemiş veya islam gitmiş ama yanlış gitmiş terörist bir din olarak gitmiş ..yahudiler yanlış nakletmişse ..bu insanın iman etmemesi veya bu insanın zina içki vs yapmasından dolayı hiçbir hesaba çekilmez ..iman bile etmese ehl-i necattır.
Çünkü bu dört şeyin işlemesi lazım ..peygamberin gelmesi yetmiyor.peygamberin geldiginin haberi olması lazım o zatın..sonra o doğru haberin gitmesi lazım ..sonra iktidarı olması lazım sonra ihtiyarı olması lazım ...sonra mesuliyet yası olması lazım. .
13 - Mahkemeye başvurulmadan önce hırsız o malı sahibine geri verirse eli kesilmez..
14 - Malı çalınan hazır bulunup hırsızdan davacı olmadıkça hırsızın eli kesilmez..
15 - Sol eli iş görmeyecek şekilde parmaklarından arızalı ise yine eli kesilmez..
16 - Açlık gibi bir zaruretten dolayı hırsızlık yaptığı anlaşılsa yine eli kesilmez.
Bir tabaka adına yani hırsızları korumak adına yani hırsızlar grubu bir avuç ...
Bir tabaka adına , başka bir tabaka için değil , bütün insanlar için teminatlar koyan mütekamil islam nizamının gölgesi altında konu değerlendirmelidir.
Yani birşeyi güya koruyacağım derken , toplumun ahengini nizamını güvenini ve sosyal yapısını bozan tehlikeye sokan güvenden çıkaran tedirgin ve telaşa veren bir avuç zumrenin hukukunu korumak adına kahir ekserin hukukunu kale almamak ...hatta
üstad hz.buyuruyor ki
Kâfir ve münafıkların Cehennem'de yanmalarını ve azab ve cihad gibi hâdiseleri kendi şefkatine sığıştırmamak ve tevile sapmak; Kur'anın ve edyan-ı semaviyenin bir kısm-ı azîmini inkâr ve tekzib olduğu gibi, bir zulm-ü azîm ve gayet derecede bir merhametsizliktir. Çünki masum hayvanları parçalayan canavarlara himayetkârane şefkat etmek, o bîçare hayvanlara şedid bir gadir ve vahşi bir vicdansızlıktır. Ve binler müslümanların hayat-ı ebediyelerini mahveden ve yüzer ehl-i imanın sû'-i akibetine ve müdhiş günahlara sevkeden adamlara şefkatkârane tarafdar olmak ve merhametkârane cezadan kurtulmalarına dua etmek, elbette o mazlum ehl-i imana dehşetli bir merhametsizlik ve şeni' bir gadirdir.
Kastamonu - 75
Hırsızlığın ne olduğunu ancak bir şeyin çalındımı anlarsın...
İslam hukukunda dilenciye veya kapıya geleni para vermek yoktur. .bir ekmek parası diyor alıyor..sonra tekrar bir ekmek parası diyor alıp başka biryerine koyuyor..sonra eli tekrar boş..bir ekmek parası olduktan sonra dilenen haramdır. .sende verirsen haramına teşvik ediyorsun...ondan haramdır..ya kapıya gelenide mi boş çevireceğiz..o islam hukukunda boş çevrilmez
Türkiye darül islamdır ama , darül riddedir ..
İslam kaynaklarında iki sistem vardır. .
1 - Darül islam
2 - Darül harp
Birde darül ridde var. ..
Darül islam , islam hukukunun icra edildiği diyardır deniliyor..hanefi mezhebinin hukukuna göre. .darül islam olabilmesi için o memleketin kanunları islam olması lazım. .islam hukuku icra edilmezse orası darül harb ' dır..
İmam-ı şafiye göre , bir memleket islam olsa sonra islamdan çıksa , mezar taşları bile olsa , minare olsa , islam'ın örf ve adetleri gözükse alametleri gözükse oraya darül islam denir der..darül harp denmez..
Darül ridde ordudan veya siyasi bir karışıklık dan fırsat bulup ..bir grup insanın zalim despot , devletin hükümetinin iktidarını eline alsa ..ve halka rağmen dayatsa ...halk istemese ..halkın istemediği bir dinsizlik rejimi ile yönetse ki kemalizim budur...halka rağmen dayatsa ve yönetimi koysa ve halk müslüman olsa , buna darül harp denmez çünkü halk müslüman' dır. .halk islamiyeti istemiştir ..darül islamda ve darül harpte ölçü halktır..halkın istemediği ve zülme uğradığı bir yönetim sistemiyle karşı karşıya ..çizmeli deniliyor...çizmeli rejim geliyor müslümanları asıp kesiyor ..payımal ediyor , o halka istemediği halde dayatıcı bir rejim koyuyor...buna darül ridde deniliyor. Halk müslümandır , rejim dinsizdir...işte bunu üstad darül islam içine koyuyor..
Çünkü üstadımız müdafalarında cumhuriyet savcılarına söyle diyor ;
Bu memleketi islamiye ..
Bu milleti islamiye
Burası islam memleketidir , yahudi memleketi değildir..ey gazeteci ağzını topla diye ..üstad bu memleketi gavurlara teslim etmiyor...darül islamın içinde bir şubedir darül ridde..
Onun için bazı cematler , darül harpte faiz almak caizdir demişler. .dogrudur ama almanya gibi ama şafide zaten Türkiye darül harp olamaz..bazı kardeşler yönetimi esas aldı halkı nazara almadı ..oysa halka dayatıldı bu ...
Örneğin ; gidin chp nin bankası olan iş bankasına gidin ...chp yi kuran deccal sufyan chp lilerin partiyi çökerteceğini bilen bunu kuran süfyan , bu partinin ve bu rejimin devam edebilmesi için , chp rejimine iş bankasını bağlamış ...
Pakistan'dan Afganistan'dan kadınların bilezikleriyle Türkiye kurtulsun diye gönderilen parayla kurulan bankadır..
...mesela aslan Bankası var yahudidir..Hscb ingiliz ...Osmanlı Bankası diyor ingiliz. .devletin bankaları belli halk bankası ziraat ve vakıf bankasıdır..
Simdi Türkiye darül harpdir diyen turkiyede faiz almak caizdir diyenlere bir örnek veriyorum : gittin iş bankasının kapısına orda bir kadın giriyor iş bankasına bir dakika hanımefendi röportaj yapıyoruz. .sizin isminiz ne Ayşe. .o müslümansınız...evet..sonra başka bir kadın onun ismini sorduk münevver dedi sonra bir adamın ismini sorduk ali dedi ..o siz hepiniz müslümanmısınız tabiki müslümanı dediler...
sonra gittim bankacıya sordum bunlar ne yaptı ..bankaya para getirdi diyor..faizle para koydu diyor..ne kadar koydu 50 lira koydu , siz ne kadar faiz veriyorsunuz. .% 25 misal...ayşe münevver ali vs isimlerle banka para topladı ...
sonra ayakkabı fabrikacısı Abdurrahman bey geliyor..para yetmiyor diyor...ben ek bir yer yapıcam veya bir makine alıcam..banka taman diyor % 50 kredi açıyor...
Abdurrahman bey % 50 yle faizle kredi alıyor..
Ürettiği ayakkabıya yansıtmayacakmı aldığı faizi ..
herkese yansıttı...peki bu banka ne yaptı ..ayşe den münevver den ali den vs müslümandan topladığı parayı , müslümana faizle veriyor ..arada aracılık yaptığından dolayı % 25 kendisi alıyor ..o % 25 aldığı parayı dinsizlikte kullansın diye chp ye veriyor ..ve israil bankası ing ve hscb gibi Bankası filistinde çocuklara mermi atıyor..mesele iki sene evvel kokakola kazandığı parayı israil ordusuna aktarmış...müslümanda içtigi kolanın parasını israile aktarıyor...
sonra ne mutlu Türküm diyor..
Üstad müslüman namı altında olanlar diyor..
müslüman müslüman olsaydı acaba bunlar olurmuydu.
Peki banka ne yaptı şimdi , müslümandan topladığı parayı ..müslümana faizle para veriyor...bunu organize ettiği için % 25 para topluyor faizle , kredi isteyenlere % 50 faizli kredi veriyor..% 25 kendisine kalıyor. .soruyom şimdi Türkiye darül harp olduğunu idda edip faiz alıyorsun. .
peki müslümandan müslümana faiz almak helal midir haram mıdır.
Gidin Almanya ya buyrun beyefendi , siz müslümanmısınız hayır ben hans ım diyor..Hayır corc um diyor...Hayır ben yasminim diyor..orda kerahaten caiz..
Bir tabaka adına başka bir tabaka için değil , bütün insanlar için teminatlar koyan mütekamil islam nizamının gölgesi altında konu değerlendirmelidir. .
İslam ceza müeyyidelerini koymadan önce cezaya sebeb olan kaynakları kurutan bir nizamdır islam....
Çünkü kişi hırsızlık yapacak bir durumda kalmaz ...islam cehaletini giderir , Ahlâksızlığını giderir , bütün ihtiyaçlarını giderir ..yeme içme giyim konut eğitim Sağlık evlenmeyi yoksa beytül maldan yapar bunları. .
İmam-ı azam ' a göre malın değeri 30gr gümüş kıymetinde olmalıdır. .
Halbuki bir malın hıfz edilmemesi bir müsamaha ..mesela köylerde yaşlıları ölmüş çocukları yurt dışında , bahçede elma var dut var onun etrafınada çit çevirmemiş yakinen biliyorsunki bunun ticaretini yapmıyor..normal örfen ordan almak caizdir. .buda beytül mal cinsinden sayılır...
Mesela bir tarlan var senin ekmeyede hiç ihtiyacın yok. ..islam devleti derki senin ihtiyacın yok bu tarla bir derece senindir..ama halkın beytül malıdır aynı zamanda , öyle kuru tutamazsın bunu ekeceksin
ekmiyeceksen ektireceksin ,
ektirmeyeceksen bana devr etmek zorundasın ben ektireceğim ,
tarla umumun malıdır , ben burda buğday ekip , şeker pancarı ekip halkın ihtiyaçlarını gidereceğim , sen öyle keyfemaşa hareket edemezsin...
evet tarlanın tapusu senin ama bu devlet bu toprakları kanla almış ..yurtdışında da öyle ekmek zorunda boş tutamazsın. .
Halbuki bir malın hıfz edilmemesi bir müsamaha ve bir şübheyi ibahe teşkil edeceği gibi bir şahsın cüz'i miktarda bir mala sirkate tenezzül etmeside herhalde şüpheyi ızdırardan hali değildir. .
Evet emirde zekat sadakat gibi infak ahkamiyle def-i ızdırar esbab
Meariç suresinin 23 24 25 ayette
Mallarında, isteyene ve (isteyemediği için) mahrum kalmışa belli bir hak tanıyanlar;
Ceza (ve hesap) gününün doğruluğuna inananlar;
Rablerinin azabından korkanlar, ki Rablerinin azabı(na karşı) emin olunamaz;
Yani sen zenginsen fakirin onda bir hakkı var diyor...hem mahrum hemde isteyenler içinde hakkı var onu vereceksin ..
Yani insanlığı bütünleştirmek için fakirin parasını zengine vermiş ki , insanlar arasında kopukluk olmasın diye...
Allah versin diyor ...e benim rızkımı sana vermiş ordan vereceksin bana ....
Mesela bir misal Rüştü abinin misali
6 kişi düşünün bir depodan yoldaki bir kamyona kumaş yüklenecek ..2 kişi kamyonda 2 kişi depoda yüklemede 2 kişi kumaşı taşıyan kişiyi düşünün , 3 ü de aynı statüde hambal , hammallar yüklerken ne der ya doğru koysana ya ne biçim adamsın ya doğru koy kaydırdın falan bağırır. ..kamyona verirkende çabuk alsana ya yoruldum...çünkü emsaldir...kızar...tekrar depoya geldi yükü aldı tam ana caddede yükü kaydı ordan geçen birisi bir dakika kardeşim düzelteyim ve düzeltti..hambal ne der o yoldan geçen düzeltene Allah razı olsun kardeşim sağolasın ömrün bereketli olsun. .çok teşekkür ederim diyor..peki aşşadaki depodaki arkadaşlarına ne diyor..doğru koysana be ne biçim koyuyon..diyor...caddeden geçene Allah razı olsun diyor ona teşekkür ona fırça nedir bunun sebebi ?
işte toplum böyle hepsi hambal olsaydı hepimiz birbirimize gaddar olurduk. .
Herkez eşit olsaydı insanlık duygusu çıkmazdı ...bak ne dedi hambal Sağol kardeş Allah razı olsun ...
toplumdaki farklılık insanlığın ortaya çıkarmak içindir.Dolayısıyla zengine verilen paradan fakire verilmesi için toplumdaki aranın açılmaması , aşağıdan yukarıya dua ve hürmet , yukardan aşağıya himaye şefkat ve acıma duygusu gelişmesi için yapılmış..
Bizim nur hizmetinde bile
Herkez aynı kabiliyette olsa şirket-i maneviye oluşmaz.
Eğer bir insan çalıyorsa ...bu el toplumun elidir..toplum itmiştir...kangrendir bu el ...
Bu kangrenli el vücuda yayılmaması için elin kesilmesi lazım. .
Bir millet ne zaman maddeyi malı ilahlaştırırsa putlaştırırsa o toplumun içinde hırsızlık çoğalır. .
Bir toplum ne zaman malı mülkü ilahlaştırırsa onunla birbirlerine üstünlük taslamaya kalkarsa diğer insanlarda bizde bu nimete mazhar olalım bizde üstünlük taslarız diye işte hırsızlık o zaman çoğalır. .
Avrupa kafirleri yerli münafıklar afrikaya giderler , Allah buralara buğday vermiş oralara elmas vermiş petrol vermiş maden vermiş , adamların çoğunu öldürmüşler ...
Amerika 60 milyon Kızılderili öldürmüş
Çin 63 milyon insan öldürmüş
Lenin troçki stalin zamanında Rusya'da öldürülen insan sayısı 67 milyondur..
Avrupanın Afrikada öldürdüğü insan sayısı belli değildir. .
Afrikalı yazarlar kendi söylüyor...
Adamlar gitti afrikalılara incili verdi ..
Şimdi elimize bakıyoruz incil var ama elimizdeki elmas petrol ve madenlerimizi .tarlalarımız aldılar...çoğunu öldürdüler katlettiler biryere hapsettiler madenlerini çaldılar. ..ondan sonra bak Allahınız hani..hani açlıktan ölmek yoktu dediler...
Açlıktan ölmek yok tabi !
Mesela bana silah dayasanız , beni bir odaya bağlasanız günlerce beni aç ve susuz yapsanız ben ölsem açlıktan ve sususluktan mı öldüm..yoksa zülumdenmi öldüm. .işte Afrika'daki insanlar açlıktan ölmüyor zulüm ile öldürülüyor. ..ille öldürmek silah ile değildir. .
Amerika'nın ırakta resmi bir milyon insan öldürmüş ve Afganistan'da öldürdüğü belli değil ..ve Birleşmiş milletlerden şu kararı çıkarmış. .işgal ettiğim devletlerden yaptığım katliamlardan uluslararası mahkeme açılmasın ve devletlerden onaylattırmış..
İngiltere koca hindistanı sığıra taptırmış kendileri sığırları ingiltere ye ithal ettirmiş.
Tunus cezayir taraflarındaki müslüman devletlerin dinlerine balık haramdır diye sokmuş ..oralara ispanya portekizler ta sahilllerine kadar gelip balık avlayıp götürüyorlar...yeni yeni tayyip Erdogan alimleri gönderdi su kuyuları açılmış ve balık meselesi anlatılıyormuş oralarda haram değildir diye...
Hz ömer ( r.a ) kıtlık senesinde haddi sirkati tatbik etmemiştir. .
Çünkü umumun zaruret ve ihtiyaca maruz bulunduğu böyle bir zamanda vazifeyi infakın gereği gibi yapılmayacağı zahir bulunduğundan , her fert haddi zatında muzdar olmasa bile şüpheyi ızdırar içindedir..fiili sirkatin bi hakkın ceza ve ibret olan haddi mucib bir cürüm olması için hem nisabın hem malın korunmuş olması lazım gelir..
Fakirleri korumak muztarları gözetmek düşkünlere yardım etmek için bu kadar ayatu ahkam indiren ...yani fakir fukarayı gözetin miskinleri gözetin bu kadar ayet ve hadis indiren Allah infak zekat sadaka teavun ahkamiyle istidadı olanlara fazifeleri farz kılan zenginlerin mallarından isteyenlere mahrumlara bir hakkı malûm veren Allahu Teâlânın bu emirlerini bu ahkamını icra ve tatbik eden heyet-i içtimaiye islamiye içinde Allahtan korkmayarak böyle iken senin yeme içme giyim konut eğitim Sağlık evlenme iş ve ahlakını ve cehaletini eğiten , zaruri ihtiyaçlarını gideren bunu yaptıktan sonra sen hala hayatı içtimaiye islamiye içinde Allahtan korkmayarak Allaha takarrup için vesile-i hasene talibinde bulunmayarak ve Allah yolunda mücadele etmek için nefsinin şehvetinin sıkıştırmasına sabretmeyerek gayr-i hukuka gizlice el uzatmak kendisinin ne hakkı nede şüpheyi hakkı taalluk etmeyen bir malı Allah görmüyormuş gibi sirkate hırsızlığa cüret etmek elbette Allah'ın izzetine bir tecavüz ve gizliden gizliye Allah' a harbdir.
Adam günah işledi ona meyletti ..
Allah diyor ki bu şeytanın ve harici sebeblerin tesiriyle veya nefsine mağlub olmaktan düştü. .bu benim esmama muhalefet etti...
Kibir ise diyor..benim zatıma ihanet olduğundan ..kibirlilere acımasız amansız bir azap bekliyor ..
Şu üç şeyime ortak olmaya çalışana acımasız azab ederim diyor..
1 - Kibriyasına
2 - Azametine
3 - Rububiyetine
Ceza bu kolmu el , bu ne kadar ciddi bir kayıpsa , düşünün ki bunu ortadan kaldıracak fiil bundan daha acayiptir topluma ..çünkü cezadan anlıyoruz , cezanın büyüklüğü cezanın sebeb olmasına olan fiilin toplumu yok ettiğinden ' dir.. yani o cinayetin büyüklüğündendir..el kesilmesi...yani suçun ne olduğuna anlamak istiyorsan cezanın cinsine bakın ..
Yani bu elin kesilmesi mal için kesilmiyor.
Gizli bir hiyanet
izzet-i islamiyeye bir tecavüz
Fiili bir sirkatin cezasıdır..
Yani toplumun ahengini hukukunu güvenini , Allah'ın izzetini ve Allah'ın verdiği nimeti namkörlemek ...Allah'ın fiiliyatına yani pay etmesine verdiği nimetleri reddetmesi manasına taksimine razı olmamak ' tan yapıyor ..
Bu el kendini ateşe sokmuş veya kılıca uzatmıştır..bu gerek ona ve gerek ona uyup azacak olanlara Allah tarafından öyle sabit bir kelepçedir..taki bir kolu böyle yapıyor , 70 milyon Türkiye'yi kurtarıyor..hem güven veriyor..hemde çalacaklara benimde elim kesilir diye hemen oturuy..yani diğerlerinde suç yapma cesaretini kırıyor...demek el kesme Allah'ın kelepçesiymiş ...
Bununla hem hırsız fesatdan temizleniyor
Allah şeriat adına Hırsız'ın elini kesin dedimi ..dedi..onun ahirette cezası kalmıyor..Allah cc iki yerde bir suça ceza vermiyor...çünkü
Çünki hükümler, hadler günahları afveder.
Mesnevi-i Nuriye - 71
Dolayısıyla hırsız fesatdan temizlenir. .hemde cemiyet kurtulur...Sonra Allah'ın izzetine bu vecihle tecavüz edenleri bu cezaya müstehak kılması ve böyle daimi bir kelepçeye koyup haddini bildirmesi mücerred bir eseri gazap değil ..
Yani Allah bu adama kızıp verdiği bir ceza değil , mahz-ı hikmettir. ..hem esmasını korumak , hem toplumdaki bütün kulların hukukunu korumak , hem insanın ayinedarlığını hemde insanın tabiatındaki şer odaklarına kelepçe vurmak gibi oluyor.
Bu ceza tatbik edilen heyet-i içtimaiyede hırsızlığın sirkatin kökü kesilir. .kesilmeye layık el olmaz olur...
Hakk'ın olmayan bir mal sirkat yani hırsızlık eden elin kesilmesi olursa...
Hakk'ın olmayan bir elin , hırsızlıkta kullanmanın cezası ne olur ?
nasıl bir zât, ziyafete misafirleri davet eder. Onlara, meclis ziyafetindeki eşyadan ve ziyafetten istifadeyi ibahe ediyor, temlik etmiyor. İbahe ve ziyafetin kaidesi ise; mihmandarın rızası dâhilinde tasarruf etmektir. Öyle ise israf edemez, başkasına ikram edemez, sofradan kaldırıp başkasına sadaka veremez, dökemez, zayi' edemez. Eğer temlik olsa idi, yapabilirdi ve kendi arzusuyla hareket edebilirdi.
Aynen bunun gibi; Cenab-ı Hak sana ibahe suretinde verdiği hayatı intihar ile hâtime çekemezsin, gözünü çıkaramazsın ve manen gözü kör etmek demek olan gözü verenin rızası haricinde harama sarfedemezsin. Ve hâkeza kulağı ve dili ve bunlar gibi cihazatı harama sarfetmekle manen öldüremezsin. Ve eti yenilmeyen hayvanını lüzumsuz tazib edip katledemezsin. Ve hâkeza.
Bütün sana verilen nimetler, bu misafirhane-i dünyanın sahibi olan Mihmandar-ı Kerim-i Zülcelal'in kavanin-i şeriatı dairesinde tasarruf etmek gerektir.
Said Nursî
Barla - 327
(Mektubat'ın Üçüncü Kısmı)
Cezanın büyüklüğü suçun büyük olduğunu gösteriyor...
Hasan Akar...
Yorumlar
Yorum YapHASAN HOCAM ALLAH SENDEN RAZI OLSUN ÖZELLİKLE GÜNCEL KONULARDA RİSALEİ NUR ESAS ALARAK BİZLERİ AYDINLATMAN ÇOK BÜYÜK HİZMETTİR. ALLAH NUR HİZMTİNDE DAİM EYLESİN.
04.06.2014