Eneyi çözen kaderi de çözüyor.
Cüzi ihtiyarı ve cüzi iradeyi Allah cc vermedimi? Verdi, öyleyse veren (ALLAh cc) ile verilen (insan) eşit olurmu?
Allah cc nun iradesi ile benim cüzi iradem eşit değil çünkü biri veren(Allah cc ) diğeri verilen(insan).
Benim cüzi irademi irade verdi birisi verme makamı diğeri alma makamı.Mutlak ona karşı hür olurmu?Olmaz.Kaderi ne taraftan kazarsan kaz cebriye gibi gözüküyor niye?
cüz-i irade iradeye karşı mutlak hür değildir.Eneyi yaratan Allahtır ama enenin vücudu haricisi yoktur.
Sığmadım kainata sığdım beni seven kalbe dediği enede irade-i İlahiye var,ilmi İlahi var,kudret var,semi’ var…Allah cc nun bütün sıfatları var.
Nasıl var çünkü ene mahluk değilki o yüzden enedeki Allah cc nun esma ve sıfatı perdeli değildir.
Ene cennetten de üstündür cennet insana hizmet edendir insan hizmet alandır.
Esma-ül Hüsna cennette perdesiz tecelli edeceğine göre insan da cennetten üstün olduğuna göre insanın mahiyeti nedir?
SIFAT MAKAMIDIR.İnsan cennetten üstündür cennet de esma-i İlahiyenin azamî zuhurat yeridir..
Ene mahluk olmadığına göre ama vacip de değil berzahtır, ilmi kelamda buna mec’ul deniyor.Çekirdekteki ağaç gibi,ağaç değildir ama hiçlikte değildir.Kabir de ne dünyadır ne ahirettir berzahtır.Burada bu makama göre Allah cc nın bizatihi iradesi bulunuyor.
Mec’ul,ene mahluk olmadığı için sıfat ve isimler perdeli tecelli etmiyor vacip de değil bizzat Allah’lık hakikati olsun;
BERZAHTIR.Burada irade-i ilahiye perdesiz olarak var burada ilmi ilahiye var,kudret-i rabbaniye var.
Buradaki (enedeki) irade Allah’ın iradesine karşı mutlak hürdür.
Çünkü burada zaten mahluk seviyesinde bir irade yok,yaratılmış bir irade yok.
Enedeki irade iradey-i İlahiyenin kendisi değilse de gayrı da değildir.Üstadımızın tabiriyle ne ayndır ne gayrdır.
(16.söz)Aynadaki güneş güneş midir? değildir ama değilde değildir.Çünkü güneşin bütün özelliği var (ısısı,ışığı,şekli,yedi rengi var)güneşin yansıması nur olduğu için aynadaki güneş güneşin bütün hassalarına sahiptir.
Aynadaki güneş ne ayndır ne gayrdır yani güneşin kendisi değildir ama değil de değildir,ne ayndır ne gayrdır.Aynanın kabiliyetine göre güneşin cilvesidir.
Ayna ruh olsa aynada görünen güneş güneş değildir aynada değildir ortasıdır (berzahtır).O zaman ne ayndır ne gayrdır denir.
Aynı bu misal gibi aynaya misal ruh,
eneye misal aynada gözüken güneştir.
Öyleyse aynaya misal ruh,Allah’a misal güneş,güneşteki yedi renk Allah’ın yedi sıfatına (hayat,ilim,irade,sem,basar,kelam,kudret) misal, aynada gözüken güneş ise enedir.
Güneşteki yedi sıfat yansıdığı aynada varmıdır ?
vardır ancak güneşteki keyfiyetiyle değildir ama aynadaki güneş mahluk seviyesinde de değildir.Enede de Allah cc nun iradesi böyle var
enede Allah’ın kudreti böyle var
enede Allah’ın hayatı böyle var
ilmi böyle var
sem’i böyle var
basir böyle var
kelam böyle var.
O zaman aynada gözüken güneş asıl güneşten kopuk değil ama aynı da değil gayrı da değildir.
Aynanın rengine göre rengi yoktur aynayı boyamıştır.Aynadaki güneş aynanın çevresindeki koşullardan etkilenmez.(Aynanın rengi,çevrenin rengi,çevrenin sıcaklığı,çevrenin yerçekimi vb nedenler aynadaki güneşi etkilemez).
Ama bu aynayı biz tarlaya yansıtsak tarladaki çiçeğe aynadaki güneş yansıdığında pembe,kırmızı,siyah,beyaz…çıkan renkler çiçeğin içinde renk olarak ortaya çıkar.
Çiçeğin kabiliyetine göre pembe,mavi…olarak ortaya çıkar.
Yani gelen ışınların kırılması,yansıması güneşten gelen ışınların birtanesini renk olarak ortaya çıkarır.Diğer renkler ise gizli kalır.
Ozaman diyoruz ki pembe,siyah,mavi..Demek ki renk güneş ışınlarının istihale geçmiş halidir.
(24.söz)
Çiçeklerin süslü renkleri güneşin ziyasındaki yedi rengin istihaley-i in’ikasiyesinden neşet ediyor.Bu kavle göre çiçekler dahi güneşin bir çeşit ayineleridir.
Yani güneşteki yedi renk sonsuz renk tonundadır güneşteki bu yedi rengi ortaya çıkaran şey çiçekteki kabiliyettir.
Çiçekteki renk güneşin kendi rengi değildir güneşten aldığı renkleri içine alarak kendi kabiliyetine göre boyalayarak ortaya çıkardığı halidir o yüzden bazı çiçek mavi bazısı kırmızı bazısı pembedir…
Enedeki yedi sıfat Allah cc nun yedi sıfatından ona yansımıştır o yüzden enedeki irade itibariye ile insan hürdür.
Eneden irade mahluk olan ruha yansırken cüz-i irade olarak yansır hayatta da cüz-i ihtiyar olarak gözüktü.
Tercihimizi cüz-i ihtiyar ile yapıyoruz ama bu nereden kaynaklandı?
cüz-i iradeden.Cüz-i iradeye de iradeden yansıdı (bu irade ne ayn ne gayrdır) Peki ene ruh toprağında hayat zemininde niye herkeste farklı dışarıya akıyor?
Gaye-i insaniyet ve vazife-i beşeriyet, ahlâk-ı İlahiye ile ve secaya-yı hasene ile tahalluk eder.(30.söz 1.maksad)
Allah cc nun ahlakı ile ahlaklanmak,seciyeleriyle seciyelenmek nasıl olacaktır?
1.Acizliğini bilmekle.Acizlik topraktır o toprakta KUDRET-İ İLAHİYE gözükür.Acizliğini nasıl hissedebilirsin?
26.sözün zeyli,İhlas risalesi,26.Kader risalesinin zeyli beraber okunmalıdır.
2.Zaafını görmekle.Zaaf toprağında Kuvvet-i İlahiyeye istinad ortaya çıkar.
3.Fakrını görmekle.Fakr toprağında Rahmet-i İlahiyeye itimat ortaya çıkar.
4.İhtiyacını görmekle.İhtiyaç toprağında Gına-i İlahiyeden istimdat ortaya çıkar.
5.Kusurunu görmekle.Kusurunu görme toprağında Avf-ı İlahiyeye istiğfar ortaya çıkar.
6.Naksını görmekle.Naksını görme toprağında Kemal-i İlahiyeye tesbihhan olmaktır.(30.söz 1.maksad)
Ene ahlak-i ilahiye ile muttasıftır yani bağlıdır,kopmamıştır.İmanın nuruyla,İslamiyet suyuyla,ubudiyet toprağı altındaki ene evamir-i Kur’aniyye muamelesiyle alemi gayb,meleküt ve ceberutta tesbihhan olmaktır.
Cennette herkes kendindeki Ben’i görecek.Ki onun adıdır Allah’ı cc görmek.
Allah “ men arefe nefsehu fekad arefe rabbehu” buyuruyor.
Yani kulum beni tanımak mı istiyorsun .
o zaman dön kendini tanı kendini tanıdığında beni tanıyacaksın diyor.Kendini tanımaktır Beni tanımak,kendini görmektir Beni görmek.
Cennette Allah’ı Ondaki Benle göreceğim,O’ndaki ben Bendeki O.
Aynadaki güneşle hakiki güneş görülür.
Ozaman Allah’lık hakikatindeki cilve ve hissedarlığını yükselt.
Hayatın kimliğin olacak..
nasıl yaşarsan o senin kimliğin olacak.
Ene kendinden kendini tanıyor.
Hz Ali o yüzden “Ya rabbi seni hakkıyla tanıyamadık Seni ancak Sen tanırsın”buyurmuş.
Ene neyle tanınır Ene ile.
Eneyi ruhla tanımak aynadarlığını tanımaktır,cilvelerini tanımaktır bihakkın eneyi tanıyamazsın.
Eneyi ancak ene tanır kendinden kendine dönecek.
Kendinden kendine döndümü fenafillahtır hiçliğini bilmektir.
Risalei Nur’un mesleğinin ruhudur hiçliğini bilmek.Hiçliğini bildimi ene kendine döndü demektir kendine döndünmü karşına çıkan başka bir şeydir.
Bunun için Üstad hz nin dediği gibi kalp ve ruhun dairei hayatına girmek gerekir.
Ağaç fidanı iyi olabilir ama asitli toprağa ekilirse,susuz toprağa ekilirse ağaç olmaz.İyi fidan iyi toprakta iyi zeminde tezahür eder.
İyilik fıtratı iyilik zemininde tezahür eder.Fidanın çok iyidir ama çöle ekersen,sulamazsan iyi gelişmez.
Ağaç ekildikten sonra kuruduysa fidandan değildir ya kuru toprağa dikmişsindir veya sulamadığın için kurumuştur kuruması fidandan dolayı değildir.
İmanın nuruyla aydınlık verirsen,İslamiyet suyuyla sularsan,ubudiyet toprağına serip kayalıklara dikmezsen, Kur’anın emirlerine(haram-helal-mendup..)uyarsan o ağaç ağaç olur.
İşte felsefe sağlam fidanı kurutuyor.
Kafirlerde ene nasıl bozuluyor?
Eneyi Allah cc ruhun içine koymuş ( buzun içine suyu koyduğu gibi ) ,
ruh zihayattır
zişuurdur
vücudu haricidir
kanunu emrdir.
Kafirde ene temizdi ruhda temizdi ama ruhdaki zihayat özelliğini etkileyen şeyler ruhunu bozuyor ruhu bozulanın enesi bozuluyor.
Peki zihayatta kişinin hayatını etkileyen şeyler nelerdir?
Anne babasının nikah derecesi,nikahsızlığı veya nikah sıhhati,anne babasının bu kişiye yedirdiği helal haram yemek,giydiği elbise,kişinin yaşı ve çevresi onun ruhunu etkiler.
Risalede zaman,zemin,taam,libas ve neseb olarak geçiyor.Bunlar kişinin hayatını bozunca ruhun şifresi bozuluyor, ruhun şifresi bozulduysa enedeki ulvi hakikatlerin dışarıya çıkacak pencereleri kapanıyor.
Ulvi hakikatlerin pencereleri kapanırsa enedeki diğer taraf pencereleri açılıyor.
Buluğ çağına kadar hiçbiri birbirini bozmaz bozulma buluğ çağından itibaren başlar.
Onun için çocuklar için Peygamber efendimiz sav “ Çocukların haya yerleri büyükler gibidir büyüklerin hayası gibidir,giydirin ” buyuruyor.
İnsanın giydiği elbiseler onun hislerini de etkiler. İnsan buluğ çağından itibaren sorumludur peki ne kadar sorumludur?
Allah cc nekadar nimet verdiyse bu nimete mukabil nekadar yapabilirdi nekadar yapmadı
yapamamasında annesinin nekadar tesiri vardı..
cemiyetin ne kadar tesiri vardı.
arkadaşının nekadar tesiri vardı..
kısacası fiilinde bu kişinin hissesi nekadardır..
anne babasının hissesi nekadardır çevresinin hissesi nekadardır gıdasının elbisesinin hissesi nekadardır bunlar hep hafifletici sebeplerdir.
Onun için en zirvede tamamen bozulmuş
din yoksa onun adına da fetret deniliyor fetrette de hiçbir hesap yoktur.(28.Mektup 8.meselenin 8.sorusu)
Hasan Akar..
Yorumlar
Yorum Yapevet peygamberin sözü
25.11.2016s.a bu dersi yazıya dökenden de Hasan abimden de Allah razı olsun. çok istifade ettim Fakat Peygamberimize ait bir sözü Hz. Ali R.a ya isnad edilmiş heralde yanlışlıkla yazılmıştır düzeltmek istedim SÖZ Ya Rabbi Seni hakkıyla tanıyamadık Seni ancak Sen tanırsın. Peygamberimizin sözü diye biliyorum hatta evrad-ı kudsiyede de geçiyor.
24.11.2016Selam olsun güzel insanlar. Elbise-His ilişkisini hiç düşünmemiştim. Bu derste beni en çok etkileyen bu oldu. Allah razı olsun sizden, sizlerden. Sis perdeleri nasıl da aralanıyor.
25.10.2015