Arabada çok çeşitli mevzular-14

511 23.01.2017
indirİndirmek içi sağ tıklayarak "Bağlantıyı Farklı Kaydet" menüsüne tıklayınız

Yorumlar

Yorum Yap
Nurdersi.com

Dersi durdurup durdurup yazıp müslümanların istifadesine sunan canım kardeşim.Allah cc senden razi olsun.amin..hasan

26.01.2017
Ziyaretci

Allah cimrileri sevmez, niçin ? Çünkü seni yaratmakla cömertliğini göstermiş. Yani cömertlik mal ve mülkle değil. Mesela fakirde mal yok, cömertlik yapamıyor, zenginde var o yapıyor.. hayır! Cömertlik âli ruhların özelliğidir, ruhla alakalıdır. Mesela adamın dört tane sığırı var misafirleri için dördünü de kesiyor. Cimri kimdir ? Müslüman zekat vereceği zaman sol tarafına şeytan dikilir, kulağına der ki: “biter, verme!”. O şekilde onu kandırıyor. Nefiste şeytanı her daim dinler. Nefsin yapısında, süfli ruhun özelliğidir cimrilik. Allah (cc) en cömerttir. Niçin ? Çünkü en dipteydin yani ademdeydin. Yoktun. Seni vücut sahnesine çıkartarak vücudu tattırdı. Sana ne verdi ? 1- ademden vücuda çıkarttı, 2- hayat verdi (şurada bariyer de var asfalt da var ama onlar bunun farkında değil), 3- insaniyet verdi, 4- İslamiyeti verdi, 5- iman-ı kamil verdi, 6- ilm-i Kur'an-î, 7- Hikmet-i Kur'an''î verdi. Bunları vermekle Allah (cc) sana bir mahluka verilebilecek en büyük şeyi verdi. Bu verdikleri yetmiyormuş gibi başka ne verdi ? İçerisine kendisini koydu. İman edince iman edene Allah'ın cevabı nedir ? Kendisini veriyor. Bunu kim, ne zaman anlar ? Nasıl anlarsın bunu ? Hep bunu anlatınca onu hatırlıyorum, rastladığım bir şeyi anlatacağım: Almanya'da camide vazife yapıyorum. Bir kadın, 3 çocuğu var. Bir tanesi 6-7 aylık sütte erkek çocuk. Bir çocuğu da bir buçuk yaşında kız. Diğeri de 7-8 yaşında yine kız çocuğu. Olay ise İngiltere'de oluyor. Anne aklını oynatıyor. Soyunarak dışarı çıkıyor.. vs. Çocukların perişanlığını hayal edin.. Anneye evde bakıyorlar..beni en çok kahreden bir buçuk yaşındaki çocuğun, annesini yatağına gelip, eline sarılıp ağlaması. Annesinin yatağına çıkıp anneye sarılıyor, ağlıyor. Annenin şuuru yok, uyuşturmuşlar yatıyor. Gıda veriyorlar. Göğsüne bebeği koyup kısmen emziriyorlar. Ben de Almanya'da imamım. Şuurdan-buradan derken bana ulaşıyorlar. Ama anneyi 6 saatte bir iğne vererek idare ediyorlar. Anne uyumuyor ama uyuşmuş öyle yatıyor. Robot gibi olmuş. Ama çocuklar.. kahrediyor adamı! Bana ulaştılar, camideyim.. dediler böyle böyle. “Kardeşim dayanamam ben böyle işlere” dedim.. gidemedim. Benim işim değil yani. Doktorluk işte baksana. Böylece gittiler.. ama adamlar damarımı yakaladılar. 2-3 dakikalık video çektiler: çocuğu göğsüne koyuyorlar. diğer dakikada bir buçuk yaşındaki çocuğuk, annesinin yataktan düşen koluna sarılıp ağlıyor. Ablası da 7-8 yaşında seyrediyor, iki elini kafasına koymuş. Öyle rahatsız oldum ki..! Camiden 1-2 gün izin istedim. Önce vermediler. Hocasın, teravih kıldırıyorsun, vaaz ediyorsun.. “bana 1-2 gün Müsaade edin” dedim. “ya hocam, teravihi kıldıracak buluruz ama vaaz edeni nereden bulacağız. Senin namaz kıldırmana ihtiyacımız yok ama anlatacaklarına çok ihtiyacımız var” dedi. “söz veriyorum, bayramdan sonra 1 hafta sizde kalacağım. 2 günlüğüne bir hastaya uğrayacağım” dedim. Tamam, dediler. Ama söz dedim, Müslümanın sözü söz. Almanya'dan İngiltere'ye geçtim. Belki bir şey yapabilirim diye.. gittim.. bu manzarayı gördüm. Aman yarabbi.. ağladım.. Ama ben sana anlatıyorum ve sen duygulanıyorsun değil mi ? Ama onu görsen.. Bir de şöyle bir olay oldu: anne köpek yavrularına gıda getirirken bilmiyorum ne olmuşsa anne ölmüş, ağzında yem var. Öldüğü yer yavrulara 10 metre yakın. 3 yavru köpek bağırıyor. Ne yapıp edip, 10 metre kadar, annelerine gidiyorlar. Anne ölmüş. Annelerinin memelerine sarılmışlar, ölüden süt içiyorlar. Televizyon seyretmediğim için bu tür şeyler hayatımda duymadım, Ve bu tür şeyleri gönderene de karşıyım..gönderme kardeşim, olmuş bitmiş. Niye yaramızı deşiyorsun ? İngiltere'ye gittim, dedim ki “buna ilaç vermeyin. Aktif olsun bakalım, hakikaten biyolojik olarak bozulmuş mu yoksa birileri bunun beynini bloke mi etmiş”. İmam-ı Gazaliye göre çoğunlukla öyle. Cinnet geçirmeleri cin olduğu nettir. Cin-sel, cinselliği de aktif eden cinlerdir. Cinselliğin ifratı bu. Vasatı ise sünnet-i seniyye. Gittiğim zaman ilaç saatine 2 saat kalmış, iğne vurmayın dedim. “Hocam saldırıyor ..vs” dediler. “güçlü olsa ne olacak burada 2-3 kişiyiz ve erkeğiz” dedim. Ondan sonra hasta ayıldı..ilacın tesiri yok. Çocukları çıkardık, 3 kişi hazırız. Elimizde ip var, elini ayağını bağlayabiliriz. Bağırıyor.. 3 erkeğiz. İçlerinden kime saldırıyor ? Bana saldırıyor. Bu alametidir ki benimle alakalıdır. Onu önceden zaten demiştim. Bana öldüresiye bağıracak. Size diklenecek ama elini kaldırmayacak, bana döndüğü zaman beni parçalamak isteyecek. Bu ölçüdür. Aynen dediğimi gibi onlara bağırdı-çağırdı, benim üzerime yürüdü. Tuttular. Tebareke, Ayet'el Kürsi'yi, Amener Resulu, Felak-Nas, Yasin, Fetih suresi son sayfayı (öğle tesbihatında okuduğumuz), Cin ve Sad suresini.. okudum. Kadın bayıldı. Devam ettim. Kendi kendine “ölüyorlar, ölüyorlar..yapma...” diye sayıklıyor. Samimi söylüyorum üç saat okuya okuya Allah bizi muvaffak etti. Çünkü para için gitmiyoruz, vaazı bırakmışsın.. dua ediyorsun.. masum çocukları öyle görünce ağladım... Çok dokundu bana. Sonra kadın ayıldı. Hiçbir şey hatırlamıyor. Çocuklar “anneee” diye nasıl bağırıyor.. Anne ise şokta. Ne olduğunu da o kadar bilmiyor. Ama bir özlem bir özlem ki anne ile çocukların o muhabbet giderme sahnesi..! Olamaz böyle bir şey! Ondan sonra hemen gitmedim, 1-2 gün kaldım. İki-üç defa sabah-akşam okuyarak iki üç gün geçti. Senelerce bu hatırıma geldikçe, anlattıkça lezzet alırım. 2000'lerdi.. bunu niye anlattım ? Bir şifa bulma adına vesilelik noktasında hayatının çok ciddi bir lezzetini teşkil ediyorsa, beni yaratan Allah'ın hiçlikten vücuda çıkartmakla bana yaptığı iyiliği düşün.. Ya Rabbi, diyorum, tövbe ama affet senin iyiliğini ezeli ve ebedi unutamam.. Ben yoktum ama böyle bir hasta yaptı, bizi gönderdi.. bir hastalık musibet yoksa bu netice itibariyle çocukların, annenin, benim, kadının babası, kocası..o çocukların bana karşı muameleleri.. tabi hepsi Nurcu oldular. Peki bu olay olmasa insani duygularımız gelişir miydi ? Odun gibi, sığır gibi olurduk. Çünkü hayvan, hayvanın imdadına gitmez. Tam tersi. Demek ki insani duygularımızın gelişmesi için böyle bir sistem gerekiyor. Hastalık-şifa olacak. Zengin-fakir olacak. Alim-cahil olacak. Kadın-erkek olacak. Çocuk-yaşlı olacak. Yani böyle bir sistem olunca insandaki insanlık duygusu inkişaf ediyor: Hastalığın olmadığını kabul et, bende bu zevk onda bir şifa lezzeti, çocuklarda bir farkındalık olur muydu.. Kadının evine bakarsan leylim-leylim bir aile. Ama şimdi Nur talebeleri. Şimdi “Hasan abi” diye telefon yapmıyor “Hasan abimmmm” diye abim kelimesini uzatıyor. “Hasan abimmm gelmiyor musun” diyor kadın. O çocuklar şimdi unutabilir mi ? Peki niçin “Hasan abimm” derken “Rabbimm” demiyorsun.. Sen, ey hiçlikten yaratılan insan! Seni hiçlikten yarattı. Allah deme, “Allah'ım, Rabbim” de... O çocuğu görecektin! “Anneeeee” diye nasıl ağlıyor bir buçuk yaşındaki çocuk. “Anne, anne lütfen uyan. Anne, anne iyileş lütfen anne. Anne, anne ne olur bir sarıl bana. Anne elini kaldır.anne, anne..” durmuyor ağzı. Şifa veren kim ? Allah. Hasta eden kim ? O. Bu lezzeti tattırıyor bize. Yapan O, yaptıran O. Hastalık veren O, şifa veren O. Mükafatlandırıyor, farkındalığa getiriyor...Rabbimm, Allah'ım! Senin bu iyliğini unutamam ya Rabbel Alemin, diyesin geliyor..! Adam bir de soruyor “Allah beni yaratmadan önce niye bana sormadı”.. “nerene soracaktı ?” Hem diyorsun ki “beni yaratmadan önce”.. o zaman nerene soracaktı ? Yaratılma ve yaratılmama arasında tercih edip seni yarattı. Şimdi yaratma ile sana soruyor:“gelmek iyi mi kötü mü?” eğer kötü ise sekizinci kattan atla da göreyim.. “geldiğime pişmanın, baklava yemekten uyku lezzetini almaktan çok pişmanım” diyorsan hadi bakalım altında kıyamet kopan köprüden kendini atar mısın ? Hadi.. O zaman niye yalan söylüyorsun? Niye nankörlük yapıyorsun ? Niye Allah'ın iyiliğini unutuyorsun ? İyiliğe iyilikle mukabele edilir. Sen bana yardım ettin, ben de sana yardım ettim.. bu iyilik değildir, borç ödemektir. Namaz borçtur. Ne için ? Verilene karşı bedel ödemek. Sen bir gün bana imeceye geldin, köylerde çok var ya, yarın ben sana geldim. iyilik midir ? İyiliğe karşı iyilik yapmak iyilik değildir. Borç ödemektir. “ve beşşirillezine amenu / iman edenleri müjdele” Niye müjdele ? Çünkü iman etmek borçtur, ama İmandan hasıl olacak mükafat-ı İlahiye, rıza-i ilahiye, saadet-i ebediye imanın karşılığı değil. İman yaradılışın borcudur. İyiliğe karşı iyilikle mukabele etmek iyilik değildir. Borç ödemektir. O imana karşılık kendisini sana vermesi, saadet-i ebediyeyi vermesi hak etmediğini almaktır. Fabrikada yöneticisi..”ey işçiler müjde, maaşınızı vereceğim” dediğinde müjde olur mu ? Zaten hakkı adamın. Ama desen ki: “ey işçiler, müjde, size pirim var”.. hak etmediği bir şey. Mesela Ramazan'da kumanya vermek. Müjde hak edilmeyen bir şeydir. Hak edilen şeyin karşılığını vermek borç ödemektir. Ubudiyet borç ödemektir. Yaratılışın karşılığı --> İman. Ubudiyet ise verilen nimetin karşılığıdır. Hiçlikten çıkmanın karşılığı İmandır. Yaratıldıktan sonra taş kalmadın, camid kalmadın, nebat olmadın, hayvan olmadın. İnsan oldun, İslamiyeti tattın, imanı zevk ettin ey nankör, daha ne hakkın var ? Bunların karşılığında bir borç ödemeyip de hâlâ bir şeyler zırvalayıp duruyorsun.. “beni hasta etti, bana niye vermedi..” mecbur muydu sana iki ayak, iki göz vermeye ? Benim bir gözüm %80 görmüyor.. zehirlediklerinde 98'de 28 şubatçılar işkence yaptıklarında diş, göz.. peki ne yapalım ? Sen şimdi kalkıyorsun “bunları bana niye nasib etti” sanki susanlar çok mutlu, çok huzurlu. Ey nankör benim başıma gelenlerin 10/1'i sana gelse şimdi isyan edip durmuştun. Bir tanesi öyle diyor: “hocam, ben namaz kılıyorum niye Allah beni herşeyle imtihan ediyor”. Sen namaz kılarak Allah'a şart mı koşuyorsun ? “Ey Allah'ım ben namaz kılıyorum ama sen de benim dünyada işlerimi yap: üniversiteyi kazandır, şu kanseri kaldır..” nanköre bak. Kendimden örnek vereceğim bazı insanlara ibret-i alem olsun diye: karşılıksız çek-senet verip de, kız kaçırıp da başkasının hakkına-hukukuna tecavüz edip de değil, dini hizmet yaparken bana işkence yapıldı. İrticai faaliyetten, 1980'de yargıladığım ilk kanun “Kur'an öğretmekti”..harf inkılabına zıt. Şu anda 4.5 sene ile yargılanıyorum. Deccala gayr-ı meşru dediğim için. Öyle olduğu için dedim. Babası belli değil de öyle dedim. Ne yapalım ? Şimdi diyebilir miyim: “ya Rabbi senin dinine koşarken beni niye bıraktın ?” sen “Üniversiteyi kazanamadım, ben namazı terk ediyorum” diyen var. Böyle gelen soru var. Ya biz namaz kıldık, dine hizmet ettik, sana bunları anlatıyoruz dişimiz, gözümüz gidiyor. Peygamberin (asm) dişi düştü mü düşmedi mi Hendek savaşında ? Davası için uğraşırken “bir defa olsun karnım doyduğunu, uykumu aldığımı bilmiyorum” diyor. Yattığı zaman sırtında hasır izleri vardı. Sen ise “hayır anne, yemem anneee..ooo hep bunu mu yiyeceğiz.” diyorsun! Nankör. Ademde kalmadın, vücuda çıktın, hayatı tattın, İslamiyet nimetini aldın.. daha ne istiyorsun. .Allah ile pazarlık yapıyorsun. Diyorsun ki “kafirler niye mutlu ?”.. kafirleri mutlu zannediyorlar. Eskide köyde çobanlık yaparken sığırları merzeye bağlardık. Köye 1 saatlik yolumuz vardı, akşam namazı vakti.. Daha ilkokulu okumamışım. Dedemle beraber çobanlık yapardık. Dedem ikindi üzeri erken inerdi köye. Köyden 45 dakika uzakta merze oradan da 45 dakika hayvanların otladığı yayla var. Sığırlar yolu biliyor. Onlar gider sen onları bağlar, ahırı kapatır ondan sonra gelirsin. O vakte kadar akşam ezanı okunurdu. 5-6 yaşında çocuğum.. bir şey anlatmak için anlatıyorum. Çocuk olduğumdan korkuyorduk yani.. O Karadeniz'in ormanlarından geçmek.. simsiyah. Gündüz bile ağaçların altı karanlıktır. Fareler, kuşlar hareket ediyor..çat çat. Nasıl bastırıyordum korku mu ? “heyyy. dayı..tamam tamam geliyorum” diye bağırarak.. Sanki karşı dağda biri varmış gibi.. dayıma cevap veriyorum. Güya bana bir şey söylüyor ben de ona cevap veriyorum. Şarkı-türkü söyleyeceğim de şarkı-türkü bilmiyoruz, televizyon seyretmemişiz. Çünkü korkan adam türkü söyler. Mübalağa etmiyorum..bir tane şarkı-türkü ezberimde yok. Çünkü ilkokul 4'e kadar elektrik gelmediği için elektrikle ilgili hiç bir cihaz bilmiyorum. Peki korku mu nasıl bastırdım ? Bağıra bağıra.. uzaktan bakan ne der ? Vay be ne cesur adam”.. oysa bir de bana sor. Bağırmam cesur olmaktan değil korkumdan. Gavurların da abartılı gülüp konuşmaları sıkıntı ve buhranını bastırmak için. Allah adildir. Herkese çalıştığı kadar vadır. Adalette budur. Gavur çalışıyor, alır. Bu birincisi. Gavur niye huzurlu gözüküyor.. huzurlu değildir, bastırıyor. Peki dünyada niye rahatlar ? Allah'ın adetini uyguluyorlar. Yani şemsiye yapıyorlar, ıslanmıyorlar..vs. İşi doğru yapıyorlar. İkinci şık: onlar dünyaları adına Allah'ı ve ahireti bıraktıkları için Allah onlara istediklerini veriyor: dünya kafirin cennetidir, müsümanın cehennemidir. Ne demektir ? Müslümanın iman ve amelinin karşılığı dünyada yok. Günahları ahirete kalmasın diye günah ve hatalarının tokat ve sıkıntısı, cezası dünyada var ki ahirete temiz çıksın. Kafirini imanı, cenneti olmadığından yaptığı iyiliklerin, adaletlerin karşılığını dünyada alıyor. Kafir, dünyada maddeten müslümandan rahat yaşıyor. Ama müslüman kalben, ruhen kafirden daha rahat. Çünkü müslüman kabir, ölüm, kanser, bela ve musibet ve yaşlılığa karşı ahirete iman ile teselli buluyor. Kafirini imanı olmadığıiçin tesellisi yoktur. Dolayısıyla kafir maddeten rahat (arabayla gidiyor, ben yayan gidiyorum) ama onun ruhunda cehennem var.. Müslümanda Allah'a tevekkülü olduğundan bela ve musibeti Allah ve ahiret inancıyla telafi ediyor. Kafirin böyle bir şansı yok. Demek ki müslüman manen dünyada cenneti yaşar, maddeten (ahiretine göre) cehennemi var. müslüman ahirette Allah'ın cennetine gidecek dolayısıyla Müslümanın ahiretteki cennetine göre dünyası cehennem gibidir. Kafir ahirette cehenneme gidecek. Ahiretteki cehennemine göre dünyadaki rahatı cennet gibidir. Yoksa dünyada bizden daha huzurlu yaşamıyor. Bazı ahmaklar var “namaz kılıyorum Allah bana niye yardım etmiyor” diyor. Sana Allah yardım ediyor. Nasıl ? Namaz kılmayı Allah sana nasib etmeseydi namaz kılamayacaktın. Namaz kıldırtarak yani namazdan önce namaz kılmayı nasib ederek sana namazın ücretini veriyor. Allah sevdirtmese sevemezdin. Eğer Allah sana kılmayı nasib etmeseydi kılabilir miydin ? O zaman namaz kılmanın ücretini namazı kılmayı nasib etmesiyle önceden almış oluyoruz. Müslüman ahirete gitmeden cennete giriyor. Pazar öğle dersi 4.5 saat sürdü, o zamandan beri ayaktayım.. soruları alıyorum, benimkileri anlatıyorum bir de üretiyorum.. Şimdiye yorgun olmam lazım değil mi ? Keşke benim ruhumda olsan. Ben, o dersin ücretini şu anda yaşıyorum. Üstad diyor ki: “biz ücretimizi peşin almışız”. Nedir o ? Hizmetin kendisi ücrettir. 4.5 saat tahtada anlatmak bir de üzerine 1.5 sat yol gitmek yorucudur ama bak... Şimdi seninkini anlatayım: senin ruhunda dersten aldığın rahatlık vallahi kafirin değil gerçek dünyasında rüyasında olmaz, mümkün değil. Huzur başka bir şey. Şu anda aldığım lezzet hizmetin kendisidir. 55 yaşındayım, Allah yalana şahit tutulursa kafir olunur, Mürtaka'da diyor. Allah şahidim olsun, yalan demeyeceğim, 35 sene hizmet hayatımda “yarın ne yiyeceğim” diye hatırıma hiç gelmedi. Çünkü bu, O'nun işi. Bir tanesini anlatayım sana: Almanya Augsburg'a yılbaşında çağırdılar beni. Yılbaşında bol izin var, değerlendirelim dediler. Yılbaşı gecesinde program yaptık Sabah namazını kılıp gittiler. Sabaha kadar ayaktayım ama 8 buçukta kalkarım. Çünkü benim yemek saatim 8 buçuk 9 arası. Kalkıyorum, Allah kaldırıyor. Kalktım baktım ki dolapta hiç bir şey yok. Adamlar gideli 2-3 saat olmuş. Yılbaşı Pazarı olduğu için marketler de kapalı, her şey Almanca, araba da yok. Dershane şehrin dışındaydı. Açım. Sabaha kadar ders yaptık. Gece de yemek yemiyorum ben. Bir şey anlatmak için anlatıyorum. Kalktım dolaba baktım. Dolapta birşey olmadığını bilseydim derdim: “kardeşim git bana bir şeyler getir de yine gidin yatın”.. olmadığını ne bileyim.. yılbaşı gecesi çocuklar var.. çekirge afatı gibi tarumar etmişler dolabı, samimi söylüyorum su da yok. Hiçbir şey yok.! Benim saatim de geldi. Ne dedim biliyor musun ? Her anlatışta utanıyorum.. yalan mı söyleyeceğim..Allah şu anda biliyor. Dedim ki: “ Rabbim ben vazifemi yaptım, bilirsin sen 8 buçuk kahvaltım var ve açım. Bir şey yememişim.. Allah'ım nasıl yapacağını bilmiyorum (şu anda sebep yok, sebep kalkmış, bil-külliye sükut etmiş. Hiç kimse yok.. kitap da okuyamam, açım) ama benim kahvaltımı getir..”. Çok utanıyorum Allah'tan ama mutfakta böyle dedim (Allah'ım yine beni affet ne olur..Müslümanları da affet Allah'ım) ve mutfaktan çıktım. Yatak odama doğru giderken kapı çaldı! Allah şahit..Allah şahit..Allah şahit! Kapı çaldı. Dedim “bu saatte ya sorusu olan ya da psikolojisi bozuk olan biri zilime bastı bir şey soracak”. Kapıyı açtım baktım, Ahmet abi.. dedim: “abi o tepsi ne ?” (üstü kapalıydı). “Kahvaltın hocam” dedi. “Ahmet kardeş ne diyorsun sen !” “Hocam ne şaşırdın ya ?” “bir dakika ne kahvaltısı” dedim. “hocam iyi misin sen ?” dedi. Dedim ki “nereden çıktı bu ?” “Hanım bana dedi ki biz onun derslerini dinliyoruz onun kahvaltı saati 8 buçuk 9 arasıdır. Bu kahvaltıyı hazırladı, beni yataktan zorla kaldırdı, sizinle sabaha kadar ders yaptı, meşgul oldu. Al bu kahvaltısını götür ona. Bu saatte olur mu dedim. O 8 buçukta arar bunu”. Dedim “hanım rüya mı gördü ?”.. “bilmiyorum hocam niye şaşırdın” dedi. Bilmiyor benim mutfakta Allah ile münasebetimi..“Ben şimdi tepsileri tutamam, koyar mısın” dedim.. “Hocam iyisin değil mi” diyor. “İyiyim, hadi sen git”. Yiyemedim..ağladım. Özür diledim. “Allah'ım affet beni..özür dilerim” dedim. Ondan sonra gel de ye...ağladım. Ey Allah'ım basit bir kulun için.. Eskide dedemle yağmur yağdırıldığı zaman taşın altında otururduk.. bizim büyük kınalı bir sığır vardı. Dedem taşın altına girerdi ben de sığırın altına girerdim.. sığır asla kıpırdamazdı yağmur geçene veya ben altından çıkana kadar öyle dururdu. Benim Allah'ımın sığırı böyleyse ben Allah'ıma sığınırsam Allah beni bırakır mı ya ? Sığıra gider “kınalı” derdim.. o da “muuu” yapardı. Ama çocuktum, ateş gibi duramazdım.. ağaçların tepesine çıkar tepelerdeki filizleri koparırdım, uçurum kenarından hayvanların gidemeyeceği yerlerdeki o taze şeyleri elimle toplar sırf ona verirdim. Yağmurda altına girerdim “muuu” yapardı sanki altında yavrusu var memesini emerken durur ya kesinlikle kıpırdamıyordu. Ben de altına otururdum. Hiç endişem yoktu acaba beni çiğner mi diye. Bir de durmazdım aşağıda onunla oynardım.. Altına girilecek kadar koca sığır.. bana sığındı diye vefasızlık yapmayan, bana sığındı diye gölgesini eksik etmeyen, bana sığındı diye yardımını esirgemeyen sığır.. Onun sahibi olan Allah'a sığınırsan ihmal eder mi seni ya...? Ağladım..özür diledim..Affet beni Allah'ım dedim inşallah hoş olmuştur ki o ağlama duygumu kaldırdı. Oturdum, yedim. Sonra dedim “Hasan vazifeni yap”. Aynen bitamamiha vazifemizi yaptık. Hiç endişem yok.. Ama O'na sığındığım zaman, gölgeliğine girdiğim zaman beni hiç bir zaman ihmal etmedi. Samimi istediğim duaları reddetmedi! Hep derdim: “Allah'ım aklıma marifetullah, kalbime muhabbetullah, ruhuma müşahedetullah, hayatıma kıbletullah, ömrüme bereketullah nasib eyle”.. her halde o duanın bereketiyle ki bu enfüsi dersleri nasib etti. Aklıma marifetullah verdi. Buna mukabil dünyalık bir şey istemedim. Şükürler olsun, elhamdülillah. İnsanın Allah'a güvenme, tevekkül haleti var ya onun kadar büyük sermayesi yoktur. O halete sahip misin..Allah sana her şeyi verdi demektir. Tevekkülü sana verirse (derece derece tabi) kendisini sana verdi. Ne için tevekkül ettinse onu vermeden verdi. Ondan seni emin kıldı. Kabir için tevekkül et, ondan seni emin kılar. Rızık için tevekkül et, rızıktan seni emin kılar. Saatte 1666 km hızla kendi ekseni etrafında, saatte 108.000 km hızla güneş etrafında dönen bir kara ve su kütlesi üstünde boşlukta dönerken neye güveniyorsun ? 850 km giden uçakta türbülans olacak veya uçağa bineceğim diye bir hafta öncesinden strese giren insan biliyorum. 850 km ne imiş ? 108.000 km güneş etrafında, 1666 km kendi ekseni etrafında dönen dünya uçağında nereye güveniyorsun ? Güvendiğin bir şey var, o da O zaten. Şu anda nefes alıyoruz..al..ver. En kıymetli şey nefestir... verme göreyim hadi. Nefesi aldım, hadi tut...ama verdim. En kıymetli şey havadır onu da verdi! Ee neleri vermeyeceksin ki ? Malı değil nefesi, havayı bile verdin. İman nimetine Elhamdülillah. İslamiyet nimetine şükür, elhamdülillah. İmanla kendisini verdi. Nereye iman ediyorsan iman ettiğin şey ile seni besliyor. Ne demek ? 1- Allah'a iman etmenin bedeli: ruhunda o Allahlık hakikatini sana yaşatması. 2- Ahirete iman etmekle saadet-i ebediye arzu ve isteğini ve dünyadaki kabir, mezarlık, kanser gibi endişelerden emin kılıyor. “Men amene bil kaderi, emine minel kederi /kadere iman eden kederden emin olur”. Şükürler olsun. İyi ki Allah var! Allah ile gurur duyuyorum. Çocuk babasının malı-mülküyle gurur duyar ya. Deseler ki “Bu araba kimin ? - benim, bizim.. “babamın” demez. Niye ? Fenafil baba olunca babanın malını kendisinin hissediyor. Çocuğun babasına sahiplendiği gibi biz de Allah'a sahiplenirsek Allah'ın mülkü senin oluyor. Şualar'da diyor: “o zaman mülke karşı aşk tatmin olur”. Allah senin ise Allah'ın (cc) her şeyi senin oluyor. Baba senin ise her şey senin oluyor ya.. onun nüfusuna kayıtlısın ya babanın her şeyi senin. Allah'ında nüfusuna kayıtlı olursan Allah'ın her şeyi senin. O zaman babasıyla gurur duyduğu, annesiyle şereflendiği gibi insan da Allah ile gurur duyar.

25.01.2017
Sizlerden Gelen Sorulara Cevaplar-1 788 05.10.2014
Duisburg- Hakikat Çekirdekleri -Dinlemeden önce 1 ile 111 arasında bir sayın tut.. 685 19.10.2015
Çeşitli Mevzular - 9 625 17.11.2015
Kötülerin ömrü niye uzun oluyor..? 725 23.11.2015
Çeşitli Mevzular-13 736 29.11.2015